Şeyhlerine tabi olanlara karşı tutum

(21025) Numaralı fetvanın üçüncü sorusu: Soru 3: Bazı cahil mutasavvıflar, şeylerine delatte olurcasına tabi oluyorlar. Onlardan bir ise şeyhlerinin önünde, ğasilin önünde bir ölü gibi istediği gibi şeyh onu çeviriyor. Onlar şeyh tabi olunması gerekilen bir şeyh olarak görüyorlar. Şu ayette olduğu gibi: (Bölümün numarası 2; Page No. 105)  Bana yönelenlerin yoluna uy. Bu durumun en vahimi ise, bunlar şeyhlerinin ğaybı bildiklerine inanıyorlar ve bunun için de Allah'ın şu ayetini delil olarak gösteriyorlar. Onlar O'nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. Bunlara nasıl cevap verebiliriz. Bu iki ayetin sahih doğru tefsiri nedir?


Cevap 3: Müslümanın yapması gereken şey, Allah'ın resulüne indirdiği kitaba ve sünnete uymaktır. Çünkü bu ikisinde nur ve hidayet vardır. Bunları anlama ve hayata tatbiki konusunda da azimli olmak gerekir. Yine bu yolda gerekirse başa gelen belalara ve eziyetlere sabretmek gerekir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashabı (r.a.) da bunu yapmışlardır. Allah (c.a.) şöyle buyurdu: Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Rabbinizden size indirilene (Kur'ân'a) uyun. O'nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (Bölümün numarası 2; Page No. 106) Bu konuda bir çok ayet vardır. Müslümanın, vahiyden yüz çeviren ve onu tahrif eden bidatçılardan, hurafelerinden fucurundan ve günahlarından uzak durması gerekir. İşte bu anlamda ayette şöyle buyurulmuştur. Bana yönelenlerin yoluna uy. Yani Allah, meleklere, kitaplara ve peygamberlere Allah'a teslim olmuş bir şekilde inanmışların yoluna. Yollarını takip etmek: Allah'a yönelme konusunda onların yolundan gitmek. Ki bu tabi olmada, önce kalbin dürtülerin ve irade Allah'a yöneliyor, sonrasında da beden Allah'ın rızasını kazanmak için bu yönde çabalıyor. Kim, sıratı müstakim olan vahyin evinden uzaklaşmış bir kişiyi taklit etmeyi, bu ibadet ve inanç veya ona tabi olma açısından olsun, açık bir delalet olduğunu ve sıratı müstakimden yüz çevirme olduğunu bilirse, biz onun, bizim ve bütün müslümanlar, için Allah'tan selamet ve afiyet dileriz. Allah şu sözünün manası; O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O'nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. (Bölümün numarası 2; Page No. 107) Bu Allah'ın her şeyi kuşatıcı ilminin olduğunun bilgisidir. Allah, mahlukatın önünde ve gelecekte; arkasında ve geçmişte onların işleri ilgili sonsuz bir şekilde bilmektedir. Allah'ın bilgisinden hiç bir şey saklı kalmaz. Kul da ancak Allah'ın bildirdiğini bilebilir. Nitekim on kullarına şer'i ve kaderi konularını bildirmiştir. Ki bu da Allah katında çok az bir bilgidir. Şöyle buyurduğu gibi insanları da elçileri ve melekleri ile bilgilendirmiştir: Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Allah'ın kendine has kıldığı bilgiyi bilmeyi iddia etmek ise küfürdür. Çünkü bu Allah ile rububiyyeti konusunda çekişmeye girmektir. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; ve Allah sübhanehu şöyle buyurmuştur: De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. ve Allah (c.a.) şöyle buyurdu: O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz;(26)Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar, (Bölümün numarası 2; Page No. 108) Bu ayetler, ğayb ilminin yalnızca Allah'da olduğunu gösteriyor. Sonra bu ilminden razı olduğu elçilere vahy yolu ile bildiriyor ve bunu onlara peygamberlikleri için bir mucize kılıyor. Fakat bunun dışında ğaybı bilmeyi iddia etmek, Allah muhafaza, Allah'a iftiradır ve yalandır. Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.


Tags: