Ölüye telkın vermek.
(3159) no'lu fetvanın üçüncü sorusu:
Soru 3: Ben, ölümden sonra ölüye telkın vermenin caiz olmadığını biliyorum. Fakat bizim buradaki âlimlerin çoğu, Şafi'i mezhebini delil getirerek onu caiz
görüyorlar.
Ben Şevkani'nin "Neylü'l-Evtar"ına müracaat ettim, bu konuda sükut etmiş
ve şöyle
demiştir: Bazı Şafiiler onu caiz görmüşlerdir. Bu konuda çıkış yolu nedir bilmiyorum.
Cevap 3: Ölümden sonra telkın konusunda alimlerin iki görüşünden sahih olanı, onun meşru olmadığıdır. Bilakis o bid'attır ve her bid'at dalalettir. Tabarani'nin
"el-Kebir"de
Said
b. Abdullah el-Evdi'den
onun da
Ebu Ümame'den (r.a.), defnedildikten sonra ölüye telkin verme hakkında rivayet ettiği şeye gelince,
Heysemi onu,
"Mecmeu'z-Zevaid'in ikinci ve üçüncü cildinde zikretmiş
ve şöyle demiştir: "Senedinde bilmediğim bir topluluk vardır ." Bundan dolayı ölüye telkın vermenin cevazında delil olarak kullanılmaz. Bu, Resûlüllah'ın (s.a.v.) şu hadisiyle merdut olan bir bid'attır:
Kim bizim dinimizde olmayan bir şeyi ortaya çıkarırsa, o merduttur, makbul değildir.
Şafii gibi dört imam ve benzerlerinden bir imamın mezhebi, şeri bir hükmün ısbatında
delil
değildir. Bilakis delil, Allah'ın kitabında ve ümmetin icmaı ile Peygamber'in (s.a.v.) sahih sünnetindedir. Ölümden sonra telkın konusunda bunlardan bir şey rivayet edilmemiştir, öyleyse merduttur.Hayatında son sözü kelime-i tevhid olması için, vefatı yaklaşan kimseye, ona telkan eden kimsenin arkasından söylemesi için "lâ ilahe illellah" sözünü telkın etmeye gelince, bu meşrudur. Peygamber (s.a.v.) bunu amcası
Ebu Talib'e yapmış,
fakat o, Ona icabet etmemiştir. Bilakis onun son sözü şu olmuştur: Abdülmuttalib'in dini
üzere.
Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.