Ölüye "merhum" ve bağışlanmış" sözünü söylemek

Ölüye "merhum" ve "bağışlanmış" sözünü söylemek. (8217) no'lu fetva: Soru: Bazı insanların çok tekrar ettikleri bazı kelimeleri işittim. Bu kelimelere yönelik İslam'ın tutumunu öğrenmek istiyorum. Misal olarak: Belirli bir şahıs öldüğü zaman insanların bazısı şöyle diyor: "Merhum falan". Büyük makam sahibi ise şöyle diyorlar: "bağışlanmış falan". Bunlar levh-ı mahfuz'a muttali olup, falan bağışlanmış ve falan merhum olduğunu bildiler mi? Bunun için, bu nokta üzerinde soru sormak gerekli olmuştur. Allah Te'âlâ yüce kitabında şöyle buyurmuştur: Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Bu konuda bana fetva veriniz.


Cevap: Öldükten sonra Allah'ın bir kimseyi bağışlamasının yahut ona rahmet etmesinin sabit olması, ancak Allah Te'âlâ'nın, sonra bunu kendilerine bildirdiği meleklerinin, peygamberlerinin ve nebilerinin bilebileceği gaybi işlerdendir. Bunların dışında bir kimsenin, Allah'ın onu bağışladığı yahut rahmet ettiğiyle ilgili bir ölü hakkında haber vermesi caiz değildir. Ancak Peygamber'den (s.a.v.) kendisi hakkında rivayet edilen birisi varsa bu istisnadır. Bunun dışındakiler, bilinmeyen hakkında tahmin yürütmek olur. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Yirne şöyle buyurmuştur: O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz;(26)Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Fakat Allah'ın fazlı ve rahmetiyle müslümanın bağışlanacağı, rahmet olunacağı ve cennete gireceği ümit edilir ve merhum ve bağışlanmış denilmesinin yerine, onun bağışlanması ve rahmet olunması için dua edilir. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Harice b. Zeyd b. Sabit'ten "Sahih-i Buhari"de şöyle rivayet edilmiştir: Peygamber'e (s.a.v.) biat eden Ensar kadınlarından birisi olan Ümmü'l-Alâ'nın bildirdiğine göre, Mekke'li muhacirler Medine'ye hicret edip geldikleri zaman, kurayla paylaşıldılar. Kurada Osman b. Maz´un bize düştü ve evimize götürdük. Ölümüne sebep olan hastalığa yakalandı.Vefat edince yıkandı ve giydiği elbisesi ile de kefenlendi. Rasûlüllah (s.a.v.) yanına girince şöyle dedim: "Ey Ebu Sâib, Allah seni rahmetine kavuşturdu, Allah´ın sana ikramda bulunduğuna ben şehadet ederim" Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah Te'âlâ'nın ona ikram ettiğini nereden biliyorsun?” Dedim ki: “Yâ Resûlellah, anam babam sana feda olsun, bunu bilmiyorum, fakat, Allah'ın ikram ettiği kimdir?”. Peygamber efendimiz: "Ona ölüm gelip çatmıştır, vallahi onun için hayır ümid ediyorum. Ancak ben Allah'ın peygamberi olduğum halde, başıma ne geleceğini bilmiyorum.” buyurdu. Ümmül-Alâ: "Bundan sonra bir daha kimseyi tezkiye etmem" dedi. (Bölümün numarası 2; Page No. 161) Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Vallahi, ben Allah'ın Rasûlü olduğum halde bana ne yapılacağını bilmiyorum. Bu, Allah Te'âlâ'ın şu: Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.(1)Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Ayeti oku. ayetini indirmesinden önce ve cennet ehlinden olduğunu ona bildirmesinden önce idi.Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selâm etsin.


Tags: