Çocuk edinmenin hükmü

(Bölümün numarası 20; Page No. 344) (53) Numaralı fetva: Hamd yalnız Allah'adır. Salât ve selâm onun resulüne, âilesine ve sahabesine olsun. Durum şudur: Bilimsel Araştırma ve Fetva Daimi Komisyonu, Pencap Çocuk Refahını Geliştirme Sekreterliği tarafından İlmi Araştırmalar, Fetva, Davet ve İrşad İdaresi Başkanı'na daha önce gönderilen ve Âlimler Konseyi Genel Sekreterliği tarafından (2/86) sayılı, 15/1/1392 tarihli belgede kendilerine havale edilen soruyu incelemiştir. Evlatlık çocuğun mirasçılığa uygun olup olmaması ile ilgili kanun ve yönetmelikleri sormaktadır.


Cevap: Cevap aşağıda gelmektedir: 1- Evlatlık edinme Efendimizden önceki cahiliye döneminin adetlerindendi. Bir kimse başka birinin çocuğunu evlatlık edinip kendi nesebine almaktaydı. O çocuğu mirasçı kılıyordu. Kendi hanımı ve kızlarıyla başbaşa bırakıyor ve evlatlık çocuğa, kendisini evlatlık edinen kişinin hanımı haram oluyordu. Özetle: Evlatlık edinilen çocuk, her durumda öz çocuk gibi haklara sahipti. Resulullah (s.a.v.), risaletten önce Zeyd b. Harise b. Şerahîl el-Kelbî'yi evlatlık edindi. Bu kişi, Zeyd b. Muhammed diye çağrılıyordu. Evlatlık edinme işi hicretin 3 veya 5. yılına kadar devam etti. (Bölümün numarası 20; Page No. 345)  2 - Sonra Allah evlatlık edinilen çocukların, sulbden olan babaları biliniyorsa, babalarına nisbet edilmelerini emretti. Sulbden olan babaları bilinmiyorsa, onların evlatlık edinen kişilere ve diğer insanlara karşı din kardeşleri olduklarını ve görüp gözetilen kimselerden olduklarını belirtmiştir. Evlatlık çocukların kendisini evlatlık edinen kimselere hakiki olarak nisbet edilmesini Allah haram kılmıştır. Dil sürçmesi dışında çocuğun gerçek babasının dışında birine nisbet edilmesini haram kılmıştır. Allah bu hükmü, sırf adalet için beyan etmiştir. Çünkü bu nesebi ve ırzı korumada mal hakkı olanın malını korumada en doğru sözdür. Allah Te'âlâ buyurmuştur ki: ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.(4)Onları (evlât edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Kim, bildiği halde gerçekte babası olmayan bir kimsenin babası olduğunu iddia ederse, Cennet ona haramdır. Hadisi, Ahmed, Buhari, Müslim, Ebu Davud ve İbni Mace rivayet etti. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Kim, gerçekte babası olmayan bir kimsenin babası olduğunu iddia ederse veya mevlasından başka birini mevla edinirse, kıyamete kadar Allah'ın laneti onun üzerinedir. Hadisi Ebu Davud rivayet etti. 3- Allah’ın evlatlık edinmeyle ilgili hükmü: Yani evlatlık edinmenin hakikatte yeri yoktur. Cahiliye döneminde ve İslam’ın ilk dönemlerinde devam edilen bir uygulamaydı. Hakikatte yeri olmayan evlatlıkla evlatlık edinen kişi arasında mirasçılıkla hükmediliyordu. İslam bu ikisini birbirine güzel davranmasını sağladı. Vasiyet eden kişiye bu malının üçte birini geçmemek kaydıyla vasiyette bulunabileceğini belirtti. Din, miras hükümlerini bütün tafsilatıyla açıklamıştır. Bu açıklanan gruplar arasında evlatlık çocuk ve evlatlık edinen kişi zikredilmemiştir. Yüce Allah mirasçıları, iyiliği, güzel olanı da aynı şekilde icmalen açıklamıştır. (Bölümün numarası 20; Page No. 346)  Allah Te'âlâ buyurmaktadır ki: Akraba olanlar, Allah'ın Kitabına göre, (mirasçılık bakımından) birbirlerine diğer mü'minlerden ve muhacirlerden daha yakındırlar; ancak, dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. (Bölümün numarası 20; Page No. 347) Allah, cahiliye döneminde haram olan, evlatlık edinen kişinin, evlatlık edindiği kişinin eşinden ayrıldıktan sonra, onunla evlenmesini mübah kılmıştır. Helal kıldığını kuvvetlendirmek için önce Resulullah (s.a.v.)'den başlamıştır. Evlatlık edinmeyi haram kılarak cahiliye adetini şiddetle reddetmiştir. Allah Te'âlâ buyuruyor ki: Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Peygamber Efendimiz, Zeyd b. Harise eşi Zeynep binti Cahş'ı boşayınca onunla evlendi. Şu ana kadar anlattıklarımızdan anlaşılmaktadır ki, evlatlık; insanlık namına, İslam’ın emrettiği iyiliği yapmak, barışı ve sevgiyi yerleştirmek için yapılmamaktadır. İslam’ın getirdiği bütün işler iyiliğe dayanmaktadır: A- İnsanın kendisinden yaşça küçük birine: “Evladım” diye seslenmesi ona karşı kibar, saygılılı, şefkat ve merhamet göstergesidir. O kişinin sözünü dinlemesi ve isteğini yerine getirmesi amacıyladır. İnsanın kendisinden yaşça büyük birine: “Baba” diye seslenmesi ona karşı kibar, saygılılı, şefkat ve merhamet göstergesidir. Toplumda edebin gerçekleşmesi, toplumdaki fertler arasında bağların kuvvetlenmesi, toplumdaki herkesin din ve insanlık açısından güvenilir bir kardeşlik bağının oluşması içindir. B- Din, iyilik ve takva üzere yardımlaşmayı teşvik etmiştir. Bütün insanları sevgiye ve iyiliğe çağırmıştır. (Bölümün numarası 20; Page No. 348)  Allah Te'âlâ buyurmuştur ki: İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü'minlerin misâli, bir bedenin misâlidir.Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler. Hadisi, Ahmed ve Müslim rivayet etti. Yine peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: Mü’min, mü’min kardeşi için birbirine destek veren bir binanın tuğlaları gibidir. Hadisi Buhari, Müslim, Tırmizi ve Nesai rivayet etti. Bundan dolayı: Fakir, yetim ve yaşlıları ihtiyaçlarını gidermek gerekir. Babaları bilinmeyen kişilerin gözetilmesi, terbiye edilmesi, toplumda kötülüklerin çıkmaması için onlara iyi davranılması gerekir. Kötü terbiye edilmekten dolayı toplumun başına bir şey gelmesin. Toplumun kendilerini ihmal etmesi, onlara sert davranması neticesinde topluma karşı isyankar olmasınlar. İslam devletinin, yaşlılar, yetimler, buluntu çocuklar, ailesiz vb. kişiler için barınaklar inşa etmesi gerekir. Eğer hazine bu işi yerine getirmezse, bu kişiler toplumun zenginlerinden yardım isterler. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Bir kimse ölürken mal bırakırsa o mal kendi yakınlarına aittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana aittir; yetimlere bakmak da benim görevimdir. (Bölümün numarası 20; Page No. 349)  Hadisi Buhari rivayet etti. Bunun üzerine imzalandı. Başarı Allah'tandır! Allah, Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.


Tags: