Çalınan eşyaların yerini bildiğini iddia etmek

(21540) Numaralı fetva: Soru: Yanımızda el-Vehze diye simlendirilen yaygın bir olgu var. Şöyle ki: Herhangi bir insanın örneğin, altını veya arabası çalındığında veya koyun sürüsü kaybolduğunda vehze ile maruf bilinen şahsa gider. Anlaşılmayan garip kelimelerle bunu konuşur. Belki de Kur'ân'dan bir şeyler okur böylece çalınan veya kaybolan mal sahibine geri döner. Bazıları bunun yolunu ondan almak istedilerse de o bundan haber vermeyi redetti. Sayın Şeyh bu anlayışın ve böyle şahıslara gitmenin hükmü nedir? Sizden önemine binaen bu soruya cevap bekliyorum. Allah sizi muhafaza buyursun ve gözetsin.


Cevap: Olay bu şahsın halinin zikredildiği gibi çalınan eşyanın yerini bilme ve onu geri getirme şeklinde cereyan ediyorse o şahıs kahin ve arrâfîndir. Bunu ya yıldızlara ya kitaplara bakarak ya kuma şekiller çizerek ya cinlerden yardım alarak veya bunlara benzer gayri meşru sebeplerle (yapıyor). Bu işlerin hepsi gaybı bilme kabilinden olduğundan Allah'a nankörlüktür. Bu ise (gaybı bilme) Allah Sübhanehü ve Te'âlâ'ya has bir özelliktir. Allah Te'âlâ buyurmuştur ki: De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Allah Te'âlâ buyurmuştur ki: O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz;(26)Ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve ardından gözcüler salar, Buna göre bu şahsa gitmek gaybı bildiği konusunda ki iddiasını tasdik etmek caiz değildir. Zira Nebi (s.a.v.)'in şiddetli nehyi vardır ve şöyle buyurmuştur: Kim arrafa gider ve ona bir şey sorarsa, 40 gece namazı kabul olunmaz.” Müslim onu sahihi'inde rivayet etti ve Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Kim kahine ve falcılara gider ve onun dediklerine inanırsa Muhammed (s.a.v.)'e indirilene küfretmiş (inanmamış) olur.” Dört sünen sahibi ve Hakim onu sahih gödü. Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Uğura bakan da baktıran da, kehânet yapan da yaptıran da sihir yapan da yaptıran da bizden değildir. Kim kahine gider ve onun dediklerine inanırsa Muhammed (s.a.v.)'e indirilene küfretmiş (inanmamış) olur.” Onu El- Bezzar iyi bir isnadla rivayet etti. Bu şahısın Kur'ân okuyarak bu işi yapması ancak yaptığı şeyin hak olduğunu vehmettirmek, batılını revaçta tutmak, onların akıllarını istila etmek ve mallarını elde etmek kastıyla insanları kandırma babındandır. Bunların hepsi yalan ve iftiradır. Kur'ân'ı mücerred bir şekilde okumakla çalınan şeyin yeri bilinmez ve geri döndürülmez. Bu şahsın halini bilen bir kimseye, insanları ona gitmekten, onu tasdik etmekten sakındırması, onlara bunun hükmünü açıklaması, onun yaptığı işi inkar, ona nasihat etmesi, kahinlerin yaptıkları işin neticesini açıklaması gerekir. Şayet bundan engellenirse tövbe-i nasuh ile tövbe eder. (Ama bunları yapmazsa) Onun işini ilgili makamlar elinden alır ve müslümanları ondan uzak tutmuş olurlar. (Bölümün numarası 1; Page No. 215) Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.


Tags: