Zekat

(Bölümün numarası 9; Page No. 164)  (Bölümün numarası 9; Page No. 165)  Zekat kitabı. (Bölümün numarası 9; Page No. 166)  Zekat hükümlerinin özeti. (2262) no'lu fetva: Hamd sadece Allah'adır, salat ve selam, kendisinden sonra bir peygamber gelmeyecek olan (Hz. Peygamberin) üzerine olsun . Bilimsel Araştırma ve Fetva Daimi Komisyonu, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarından sayın Genel Başkana gelen ve Yüksek âlimler heyeti genel sekreterliğinden Komisyona havale edilen konuya muttali olmuştur ki, Pakistan'ın Cidde Büyükelçiliğinin, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığından talebi, zekatın rukünleri, nisabın tarifi ve kullanılış şekilleri hakkında gerekli malumatın verilmesinde aracılık edilmesidir. İstenen bu malumatın İngilizce olması da istenmektedir. Çünkü zekat ve günümüzde İslam ülkelerinde onun tatbik edilmesi ile ilgili özel bir araştırma hazırlanmasında ondan istifade edilecektir. Zira Pakistan Hukumeti, İslami Şeriat-ı Garra hükümlerine uygun olarak zekatı toplamayı düşünüyor. . Suudi Arabistan Dışişleri Müsteşarı, mümkünse malumatla ilgili kendilerinin bilgilendirilmesini talep ediyor.


Komisyon soruyu araştırdıktan sonra aşağıdaki cevabı yazmıştır: (Bölümün numarası 9; Page No. 167) Zekat İslam'ın rukünlerinden bir rukündür ve bunun üzerinde çok geniş olarak konuşulabilir. Komisyon, aşağıdaki konular hakkında yazmayı tercih etmiştir: Delilleriyle birlikte zekatın farziyeti, zekata tabi mallar ve verilmesi gereken miktar, farziyetinin şartları ve verilecek yerler. Bunlardan her biri hakkındaki bilgi aşağıdadır: Birinci olarak: Delilleriyle birlikte zekatın farziyeti: Bu farzdır ve bilakis İslam'ın beş ruknünden biridir. Bunun farziyeti hakkındaki delil; Kitap, sünnet ve icmadır. Kitaptan delile gelince: Allah Te'âlâ'nın şu ayetidir: Namazı kılın; zekâtı verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz. ve Allah Te'âlâ'nın şu ayetidir: Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Yine Allah Te'âlâ'nın şu ayetidir: Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!(34) (Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!" Zekatı verilmeyen her zekat malı kenzdir ve kıyamet gününde sahibi onun sebebiyle azaba uğrar. Onun farziyetine delalet eden ayetler çok olup zikrettiklerimizle yetindik. (Bölümün numarası 9; Page No. 168) Sünnete gelince, onun farziyeti hakkında gelen hadisler çoktur. Onlardan biri, Buhari ve Müslim'de ve diğer kitaplarda rivayet edilen hadistir ki, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: İslam beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in onun peygamberi olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, haccetmek, Ramazan orucunu tutmak. Yine Muaz b. Cebel'den (r.a.) rivayet edilen şu hadistir: Peygamber (s.a.v.) onu Yemen'e gönderince şöyle buyurdu: Allah’ın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere, mallarından bir miktar zekatı kendilerine farz kıldığını onlara bildir. Hadisi Buhari ve Müslim Sahih'lerinde rivayet etmişlerdir. Yine Resûlüllah'tan rivayet edildiğine göre şöyle buyurmuştur: (Bölümün numarası 9; Page No. 169) La ilahe illellah deyinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Eğer bunları yaparlarsa, Allah’ın hakkı hariç, kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Sonra onların hesabı Allah'a aittir. Hadisin sıhhati üzerinde ittifak edilmiştir. İcma'ya gelince, Ümmet onun farziyeti üzerinde icma etmişlerdir. İkinci olarak: Zekata tabi mallar ve verilmesi gereken miktar: Zekat; hayvanlar, toprak ürünleri, altın-gümüş ve ticaret mallarından gerekir. (Bölümün numarası 9; Page No. 170) Hayvanlara gelince; bunlar deve, sığır ve koyundur. Bunlardan ancak saime olanlarına zekat gerekir ki, bunlar senenin çoğunda merada otlayanlardır. Beş deveye ulaşıncaya kadar zekat gerekmez ve beş devede bir koyun verilmesi gerekir. On'a ulaşınca iki koyun, on beş'te üç koyun ve yirmi'de dört koyun verilir. Yirmi beşe ulaşınca binti mahad (bir yaşını doldurmuş bir dişi deve) verilir, eğer o yoksa bir ibni lebun (iki yaşını doldurmuş bir erkek deve) verilir. Otuz altıya ulaşınca bir binti lebun (iki yaşını doldurmuş bir dişi deve), kırk altıya ulaşınca bir hıkka (üç yaşını doldurmuş bir dişi deve) verilir. Altmış bire ulaşınca bir cezea (dört yaşını doldurmuş bir dişi deve) verilir. Yetmiş altıya ulaşınca iki binti lebun (iki yaşını bitirmiş dişi deve) verilir. Doksan birden yüz yirmiye kadar iki hıkka (üç yaşını bitirmiş iki dişi deve) verilir. Yüz yirmiden fazla olursa, her kırk devede bir binti lebun (iki yaşını bitirmiş bir dişi deve), ve her elli devede bir hıkka (üç yaşını bitirmiş bir dişi deve) verilir. İki yüz'e ulaşınca iki nisap birleşmiştir, dilerse dört hıkka (üç yaşını bitirmiş dişi deve), dilerse beş binti lebun (iki yaşını doldurmuş dişi deve) verir. İki nisap arasında bir şey gerekmez. Vermesi gereken yaşta deve bulunmazsa, aşağıdan onu takip eden yaştaki deveyi verir ve bununla birlikte iki koyun yahut yirmi dirhem verir. Dilerse yukarıdan onu takip eden yaştaki deveyi verir ve zekat toplayandan iki koyun yahut yirmi dirhem alır. Bu konudaki delil, Enes'ten (r.a.) rivayet edilen hadistir ki, Ebu Bekir es-Sıddık (r.a.) onu Bahreyn'e zekat toplamak üzere gönderdiği zaman ona şu mektubu yazmıştır: (Bölümün numarası 9; Page No. 171) Bismillahirrrahmanirrahim. Bu, Resûlüllah'ın(s.a.v.) müslümanlara takdir ettiği ve Allah'ın Rasûlüne (s.a.v.) emrettiği zekat farizasıdır. Hangi müslümandan buna uygun olarak zekat istenirse, onu versin; kimden de ondan fazlası istenirse vermesin. Yirmi dört deve ve aşağısında, her beş devede bir koyun verilir. Deve sayısı yirmi beşe ulaştığında otuz beşe kadar bir yaşını bitirip iki yaşına basmış bir dişi deve verilir. Eğer o yoksa, iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir erkek deve verilir. Otuz altıya ulaştığında kırk beşe kadar iki yaşını bitirip üç yaşı­na basmış bir dişi deve verilir. Kırk altıya ulaştığında altmışa kadar, üç yaşını bitirip dört yaşına basmış erkek deveye çekilen bir dişi deve verilir. Altmış bire ulaştığında yetmiş beşe kadar dört yaşını bitirip beş yaşına basmış bir dişi deve verilir. Yetmiş altıya ulaştığında doksana kadar iki yaşını bitirip üç ya­şına basmış iki dişi deve verilir. Doksan bire ulaştığında yüz yirmiye kadar erkek deveye çekilen üç yaşını bitirip dört yaşına basmış iki dişi deve verilir. Yüz yirmiden fazla olduğunda her kırk devede iki yaşını bitirip üç yaşına basmış bir dişi deve ve her elli devede üç yaşını bitirip dört yaşına basmış bir dişi deve verilir. Kimin yanında yalnız dört devesi varsa onlara zekat yoktur, ancak sahibi isterse verebilir. Beş deveye ulaşırsa, bir koyun verilir. Hadisi oku. Hadisi Buhari, İmam Malik ve diğerleri İslam'ın hafızlarından rivayet etmişler ve şöyle demişlerdir: Bu hadis, ona itimat edilen büyük bir delildir. İmam Ahmed de şöyle demiştir: Zekat konusunda bundan daha iyisini bilmiyorum. Bu hadiste, iki nisap arasındaki miktara zekat olmadığına delil vardır. Yine Buhari Hz. Enes'ten (r.a.) rivayet ettiğine göre, Hz. Ebu Bekir (r.a.) Allah ve Resûlünün (s.a.v.) emrettiği zekat farizasını ona şöyle yazmıştır: (Bölümün numarası 9; Page No. 172) Kimin deve sayısı, zekat olarak bir ceza'a vermeyi gerektiren miktarı bulur ve fakat sürüsünde ceza'a olmaz da hıkka olursa, bu kimseden hıkka kabul edilir ve buna, adama kolay geldiği takdirde iki koyun eklenir veya yirmi dirhem eklenir. Kimin zekat olarak hıkka vermesi gerekir ve fakat sürüsünde hıkka olmaz ceza'a olursa, ondan ceza'a kabul edilir, zekat memuru ona yirmi dirhem veya iki koyun verir. Kimin zekat olarak hıkka vermesi gerekir, fakat sürüde hıkka değil bintu lebun olursa adamdan bintu lebun kabul edilir, kendisine iki koyun veya yirmi dirhem verilir. Kimin zekat olarak bintu lebun vermesi gerekir, ancak bintu lebun'u yok, hıkka'sı varsa kendisinden hıkka kabul edilir, zekat memuru kendisine ayrıca yirmi dirhem veya iki koyun verir. Kimin zekat olarak bintu lebun ödemesi gerekir, fakat bintu lebun'u olmaz, bintu mehâz'ı olursa, ondan bintu mehâz kabul edilir, ancak yirmi dirhem veya iki koyun daha verir. Yine Darakutnı Ubeyd b. Sahr'ın şöyle dediğini aktarmıştır: Resûlüllah (s.a.v.), zekat memurlarını Yemen´e gönderirken onlara, iki nisap arasındaki küsurat­tan zekat olmadığını söylemiştir. Yine Sünen'de İbn Abbas'tan rivayet edilen hadiste bunun benzeri vardır. Vaks, iki nisap arasındaki şeydir. Beş ve on arasındaki deve gibi ki, dörtte olduğu gibi bunda da zekat yoktur. Ebu Davud, Nesai, Ahmed ve diğerleri, Behz b. Hakim'den onun da babasından onun da dedesinde merfu olarak şöyle rivayet etmişlerdir: Kırk saime deve için, üç yaşına girmiş bir dişi deve zekat verilir. Saime, merada otlayan demektir. Cevheri ve diğerleri şöyle dedi: "Sameti'l -mâşiye" denildiği zaman, otladı demektir. "Esmethâ" denildiği zaman, onu meraya salıverdi demektir. Bazı alimler Behz hakkında konuşmuşlardır. İbn Main, Onun senedinin sahih olduğunu söylemiştir. Hakim, Behz'in babası kanalıyla dedesinden rivayet ettiği hadisin sahihliği üzerinde ittifak olduğunu aktarmıştır. (Bölümün numarası 9; Page No. 173) Otuza ulaşıncaya kadar sığırdan zekat gerekmez, otuza ulaşınca bir tebi' yahut tebi'a (bir yaşını doldurmuş erkek yahut dişi dana) gerekir. Kırka ulaşınca bir müsinne (iki yaşını doldurmuş sığır) gerekir. Altmışa ulaşınca bir yaşını doldurmuş iki erkek yahut iki dişi dana gerekir. Bundan sonra her otuzda bir yaşını doldurmuş bir dana ve her kırkta da iki yaşını doldurmuş bir sığır gerekir. Bu konudaki delil, Muaz b. Cebel'in (r.a.) şu hadisidir ki, şöyle demiştir: Resûlüllah (s.a.v.) beni Yemen'e gönderdi ve bana, her otuz sığırdan bir erkek veya dişi dana (tebi'a), her kırk sığırdan, bir müsinne almamı emretti. Onu (hadisi) Beş İmam rivayet etmişlerdir. Tirmizi onu hasen kabul etmiş ve Nesai, İbn Hıbban ve Hakim onu sahih kabul etmişlerdir. Ebu Davud şu ziyadeyi yapmıştır: Çalıştırılan hayvanlardan zekat vermek gerekmez. Bunu Darakutni sahih kabul etmiştir. Buradaki mana, dönme dolapta çalıştırılan, çift sürülen ve yük taşımada çalıştırılan hayvanlardan zekatın olmadığıdır. Bu hadisin zahiri, ister saime olsun, isterse yemle beslensin fark etmez. Sığırdan zekatın farziyetinde saime olmasının şart olması, deve ve koyun hakkında Buharide Enes'ten rivayet edilen hadis'e ve yukarıda geçen Behz'in hadis'ine kıyasladır. (Bölümün numarası 9; Page No. 174) Koyuna gelince, otuza ulaşıncaya kadar ondan zekat gerekmez, otuzdan yüz yirmiye kadar bir koyun gerekir. Yüz yirmi birden iki yüze kadar iki koyun gerekir. İki yüzü aşarsa, üç koyun gerekir. Bundan sonra her yüz koyundan bir koyun gerekir. Keçiden bir yaşını dolduran, koyudan ise yedi sekiz aylık olan alınabilir. Koç-teke, çok yaşlı hayvan ve ayıplı hayvan, yavrusunu emziren hayvan, hamile hayvan ve malın en iyileri alınmaz, ancak sahibi isterse verebilir. Bu konudaki delil, zekat konusundaki Enes b. Malik'in hadisidir ki, Ebu Bekir es'Sıddık (r.a.) onu Bahreyn'e zekat toplamak üzere gönderdiği zaman şöyle yazmıştır: Bu, Resûlüllah'ın (s.a.v.) müslümanlara farz kıldığı zekat farizasıdır... Develeri zikrettikten sonra şöyle dedi: Saime koyunun zekatı, 40'a ulaşınca 120 koyuna kadar 1 koyundur. 121'e ulaşınca 200 koyuna kadar 2 koyundur. 200 ü aşarsa 300 koyuna kadar 3 koyundur. 300'ü aşarsa her 100 koyuna bir koyundur. Adamın saime koyunlarının sayısı kırktan bir aşağı olursa, onda zekat yoktur, ancak sahibi isterse bir koyun verir. Zekat korkusuyla, beraber olanlar ayrılmaz, ayrı olanlar da birleştirilmez. Malda ortak iseler, her ikisi arasında eşit olarak paylaştırılır. Zekat olarak, çok yaşlı ve ayıplı olan hayvan ve koç-teke verilmez, ancak zekat memuru kabul ederse olur. Bu hadisi Buhari, Sünen sahipleri (Bölümün numarası 9; Page No. 175) ve diğerleri rivayet etmişlerdir. Ebu Davud ve diğerlerinin, Abdullah b. Muaviye el-Ğadirî'den rivayet ettiklerine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Zekat olarak yaşlı, uyuzlu, hasta, değersiz hayvanlardan vermeyiz, aksine mallarınızın orta hallilerinden veriniz. Zira Allah, sizden en iyisini vermenizi istememiş ve en zayıfını vermenizi de emretmemiştir. Hadis burada sona erdi. İcma olarak, hasta hayvanlar arasından hasta bir hayvan ve yine ayıplı hayvanlardan ayıplı bir hayvan alınır. Çünkü hadisler, malların en iyilerinden ve en kötülerinden değil, orta hallilerinden verilmesine delalet etmektedir. Toprak ürünleri şunları kapsar: Hububat, meyveler, madenler ve rikazdır. Bunun tafsilatı aşağıdadır: 1 - Hububat ve meyveler: Hububatın hepsinden ve tartılan ve biriktirilen her meyveden zekat verilmesi gerekir. Hububat ve meyvelerden zekatın farz olması için iki şart gerekir: Birincisi: Nisap miktarına ulaşması. Nisap miktarı, hububatta ayrıldıktan sonra ve meyvelerde kuruduktan sonra, beş vesktir. Vesk, Peygamber'in (s.a.v.) sa'ı ile bir sa'dır. İkincisi: Zekatın farz olması anında nisaba malik olması. (Bölümün numarası 9; Page No. 176) Yağmur, nehir ve kanal suları gibi külfetsiz (masrafsız) şekilde sulanan yerlerde öşür vermek gerekir. Makineler gibi külfetli (masraflı) olarak sulanan yerlerde ise yarım öşür gerekir. Senenin yarısı bununla yarısı şununla sulanıyorsa, on beşte bir zekat verilir. Biriyle diğerinden daha fazla sulanmışsa, çok olana itibar edilir. Miktar bilinmiyorsa, onda bir verilir. Hububat yetişip ve meyvede olgunlaşma ortaya çıktığı zaman zekat gerekli olur. Farziyeti ancak harmana konulmasıyla birlikte gerçekleşir. Kendisinden kaynaklanmaksızın ondan önce telef olursa, zekat düşer, ister tahmin edilmiş olsun isterse tahmin edilmemiş olsun. Hububatın zekatının, ayrılmış olarak, meyvenin ise kuru olarak verilmesi gerekir. Meyvenin olgunlaşması ortaya çıkınca, yöneticinin bir görevli göndermesi ve onda sahiplerinin tasarrufta bulunabilmeleri için onlara onun tahminini yapması gerekir. Eğer ürün çeşitli ise, her çeşidi ayrı tahmin eder. Eğer tek çeşit ise, her ağacı ayrı tahmin eder ve hepsini bir defada da tahmin edebilir. Tahminde mal sahibine üçte bir yahut dörtte bir bırakması gerekir. Bunu yapmazsa, mal sahibi bundan sonra yiyebilir ve ona bir şey sayılmaz. Sebzelerden zekat vermek gerekmez. Bu konudaki delil, Allah Te'âlâ'nın şu ayetidir: Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye lâyıktır. Yine Allah Teala'nın şu ayetidir: Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin. (Bölümün numarası 9; Page No. 177) İbn Abbas ve diğerleri şöyle demişlerdir: Onun hakkı, farz olan zekattır. Ebu Said'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Beş vesk'ten az şey için zekat gerekmez. Hadis, "müttefekun aleyh"tir. Müslim'de şöyle rivayet edilmiştir: Beş vesk'ten az meyve ve hububattan sadaka (zekat) gerekmez. Ebu Davud'un rivayetinde "zekat" geçmektedir. Yine İbn-i Ömer'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Yağmur ve kaynak suyu ile sulanan veya kendiliğinden sulak olan yerlerin ürünlerinden onda bir, ve taşıma su ile sulanan topraklardan ise yirmide bir zekat gerekir. Hadisi Buhari ve diğerleri rivayet etmişlerdir. Müslim'in Cabir'den rivayet ettiği hadis ise şöyledir: Dolap devesi ile sulanan arazinin mahsulü için yarım öşür verilir. (Bölümün numarası 9; Page No. 178) Yine İtab b. Üseyd'in (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Peygamber (s.a.v.) hurmanın tahmin edildiği gibi, üzümün de tahmin edilmesini ve zekatının kuru üzüm olarak alınmasını emretti. Onu (hadisi) Beş İmam rivayet etmişlerdir. Yine Sehl b. Ebi Hasme'den (r.a.) merfu olarak rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: (Hurmayı) tahmin ettiniz zaman onu alın ve üçte bi­rini sahibine bırakın. Eğer üçte birini bırakmazsanız dörtte birini bırakınız. Hadisi Ebu Davud, Nesai, 'Tirmizî ve diğerleri rivayet etmişlerdir. Muaz b. Cebel'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Sebzeler için zekat vermek gerekmez. Onu Tirmizî ve diğerleri rivayet etmişlerdir: Darekutni Hz. Ali ve Hz. Aişe'den (r.a.) aynı manada hadis rivayet etmiştir. Tirmizi şöyle demiştir: Hiçbir şey hakkında sahih değildir, alimlerin uygulamaları, sebzelerde zekatın olmadığıdır. Beyhaki de şöyle demiştir: (Bölümün numarası 9; Page No. 179) Ancak o, bazısı bazısını destekleyen muhtelif yollardan gelmiştir. Onunla birlikte sahabenin sözleri de vardır. Hattabi şu hadisle delil getirerek: Beş vesk'ten az şey için zekat gerekmez. şöyle demiştir: Sebzelerden zekat gerekmez. Bu, tartılmayan ve biriktirilmeyen meyveler, sebzeler ve benzerlerinden olmaksızın, toplanılan ve biriktirilen hububat ve meyvelerden zekatın gerektiğine delildir. Altın ve gümüşe gelince: Yirmi miskale ulaşıncaya kadar altından zekat gerekmez, yirmi miskale ulaşınca yarım miskal zekat vermek gerekir. İki yüz dirheme ulaşıncaya kadar gümüşten zekat vermek gerekmez. Onun miskal olarak miktarı, yüz kırk miskaldir ki, bundan beş dirhem gerekir. Bu konudaki delil, Allah Te'âlâ'nın şu ayetidir: Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele!(34) (Bu paralar) cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin (azabını) tadın!" Ebu Said el-Hudri'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre, Resûlüllah ( s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Beş ukiyyeden az gümüş için zekat gerekmez. Hadis, "müttefekun aleyh"tir. Hz. Ali'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: (Bölümün numarası 9; Page No. 180) Ben sizin için at ve kölenin zekatını affettim. Gümüş paralarınızın zekatı olarak her kırk dirhemine bir dirhem veriniz. Ancak yüz doksan dirheme zekat düşmez, ikiyüz dirheme ulaştığı zaman beş dirhem verilir. Onu Ahmed, Ebu Davud ve Tirmizî Rivayet etmişlerdir. Bir başka rivayet şöyledir: Ben sizin için at ve kölenin zekatını affettim, gümüşten iki yüz dirhemden aşağısına zekat yoktur. Onu Ahmed ve Nesai rivayet etmişlerdir. Cabir'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Beş ukiyyeden az gümüş için zekat gerekmez. Hadisi oku. Bu hadisi Ahmed ve Müslim rivayet etmişlerdir. Yine Hz. Ali'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Senin 200 dirhemin olup, üzerinden de bir sene geçerse, onun beş dirhem zekatı vardır. Altın yirmi dinara ulaşıncaya kadar bir şey vermen gerekmez. Eğer senin yirmi dinarın olur ve üzerinden bir yıl geçerse onun yarım dinar zekatı vardır. Onu Ebu Davud rivayet etmiştir. (Bölümün numarası 9; Page No. 181) Rikazda beşte bir zekat verilir. Zira Ebu Hureyre (r.a.) merfu olarak Peygamber'den (s.a.v.) rivayet etmiş ve şunu zikretmiştir: Definelerde (madenlerde) beşte bir zekat vardır. Hadis, "müttefekun aleyh"tir. Rikaz, üzerinde alametleri olan cahiliye definelerinden bulunan şeydir. Ticaret mallarına gelince, çeşitli mallardan alım satım için hazırlanan şeylerdir. Onun kıymeti, altın ve gümüşten nisap miktarına ulaşır ve onunla ticaret yapma niyetiyle kendi çalışmasıyla ona malik olursa, ondan zekat vermek gerekir. Üzerinden sene geçince, fakir ve miskinlerin faydasına olacak şekilde, altından yahut gümüşten değeri hesap edilir. Bu konudaki delil, Allah Te'âlâ'nın şu ayetidir: Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ... hayra harcayın. Yani ticaretle... Bu, Mücahid ve diğerlerinin görüşüdür. Beydâvi ve diğerleri ise şöyle demişlerdir: Kazandıklarınızın iyilerinden harcayın. Yani farz olan zekatı verin. (Bölümün numarası 9; Page No. 182) Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Mallarında, ... belli bir hak tanıyanlar; Ticaret, malların genel manasının içine dahildir. Dolayısıyla ondan, Peygamber'in (s.a.v.) beyan ettiği belirli bir hak vardır ki, o da kırkta birdir. Ticaret malı, malların en önemlilerindendir ve diğer mallardan daha fazla ayetin içine girmesi daha evladır. Semure b. Cündüb'den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: Rasûllah (s.a.v.), satmak için hazırladığımız maldan zekat vermemizi bize emrederdi. Onu Ebu Davud rivayet etmiştir. Hz. Ömer, Hamas'a şöyle demiştir: Malının zekatını ver. O dedi ki: Benim maşrabam ve azığım var. Hz. Ömer: "Ona değer biç ve zekatını ver" dedi. İmam Ahmed, (Allah ona rahmet eylesin) bu kıssa ile delil getirmiştir. Yine Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Halid'e gelince, siz Halid'e zulmediyorsunuz. Halid bütün zırhlarını ve harp aletlerini Allah yolunda hapsetmiştir. Hadis, "müttefekun aleyh"tir. Nevevi ve diğerleri şöyle demişlerdir: (Bölümün numarası 9; Page No. 183) Bunda ticaret malının zekatının farziyetine delil vardır. Yoksa Resûlüllah (s.a.v.) ona itiraz etmezdi. Buhari ve Müslim'in Ebu Hureyre'den (r.a.) merfu olarak şöyle bir rivayetleri vardır: Müslümanın, kölesi ve atı için zekat vermesi gerekmez. Nevevi ve diğerleri şöyle demişlerdir: Bu hadis, üremesi yahut sütü için beslenen mallardan zekatın verilmeyeceğine bir delildir. Üçüncü olarak: Zekatın Farziyeti: Zekatın farz olmasının şartı beştir: Müslüman olmak, hür olmak, nisaba malik olmak, tam mülkiyet ve havalanü'l-havl. Ancak yukarıda geçtiği gibi toprak mahsulleri hariç. Saime hayvanın yavruları ve ticaretin karı da aynıdır, nisap miktarına ulaşmışsa bunların yılı, asıllarının yılıdır. Nisap miktarına ulaşmamışsa onun yılı, nisap miktarı tamam olması anından başlar. Dördüncü olarak: Zekatın verileceği yerler: Zekatın verileceği yerler sekiz sınıftır ki, onları Allah Te'âlâ şu ayette zikretmiştir: Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir. (Bölümün numarası 9; Page No. 184) Başarı Allahtandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.


Tags: