(Bölümün numarası 1; Page No. 491)
Vesîle edinmek
(Bölümün numarası 1; Page No. 492) (315) no'lu fetva:
Soru: Benim memleketimde, salih kimselerden olduğu söylenen bir kimsenin kabri bulunmaktadır. Üzerine eksiksiz bir şekilde çeşitli şekillerde süslenmiş bir bina (türbe) yapılmış. Bu kabirde, babadan dededen bu görevi devraldıklarını söyleyen iki görevli adam bulunmaktadır. Onların insanları şöyle çağırdıklarını görürsün: Kabirde medfun bulunan zat bu gece şöyle şöyle dedi, şunu şunu istedi ... Bu sözüyle türbenin yakınlarında oturan kimselerin gönüllerini kazandı, ve bu görevli kimsenin her söylediğine inanır oldular ve türbeye ibadet eder, etrafında tavaf eder ve kurban keser ...ilh. oldular. Bu velinin zararı veya faydasının olduğuna inanan kimsenin hükmü nedir? Veli için adak adamak ve kurban kesmek caiz midir? Sonra bu davranışların şeriata aykırı olduğunu bilen bir kimsenin yapması gereken nedir? Bahsedilen bu kimse aynı zamanda bunlarla beraber oturmaktadır.
Cevap: Kabir ziyaretleri hususunda Peygamber (s.a.v.)'in uygulaması sahih hadislerde açıklanmıştır. Bu hususta
Müslim'in
Sahihinde
Ebû
Büreyde
(r.a.)'dan rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurmuştur:
(Bölümün numarası 1; Page No. 493) Resûlullah (s.a.s.) onlara şöyle öğretmiştir. Kabristanlığa çıktıklarında şöyle derlerdi: “Ey Mü’minlerden ve müslümanlardan olan diyarın ehli, selam size olsun! Muhakkak biz de, inşaallah size katılacağız. Allah'tan, bizim ve sizin için afiyet dileriz.
İmam Ahmet
ve
Tirmizî'nin
İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet edip
(senedini) iyi
gördükleri hadiste buyurdu ki:
"Resûlullah (s.a.v.), Medine ehlinin mezarlarına uğramıştı.
Mezarlara yüzünü çevirerek:
"Esselamu aleyküm (selam üzerinize olsun) ey kabir halkı! Allah sizi de bizi de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkadan geleceğiz" buyurdular."
Raşid halifeler, diğer sahabeler ve tabiin en güzel şekilde bu uygulamaya tabii oldular. Türbeye yönelen bu kimseler eğer türbenin yanında Allah'a dua etmek için yapıyor ve bunun dua için en uygun yer olduğunu zannediyor ve bu davranışıyla onu vesile edinmeyi ve onun şefâat etmesini kasdediyorsa bu (Allah'ın) dininde yoktur. Vesileler niyete göre hüküm kazanır. Allah teâlâ buyurdu ki:
(Müşriklere) de ki: Allah'tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağırın! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahiptirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur, Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.
(Bölümün numarası 1; Page No. 494) Ayet, dua edilen bu kimsenin her şeyin sahibi olup olmadığına, eğer sahip değilse ortak olup olmadığına, eğer ortak değilse yardım eden olup olmadığına, eğer yardım eden değilse Allah'tan izinsiz şefâat edip edemeyeceğine, işaret eder ki bu dört kısım da batıldır. Bu son bölüm farklı bir durumdur: Şefâat eden kimse ancak Allah'ın izni ile şefâat edebilir. Şu ayet buna delalet eder:
Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler.
Şefâat edilen kimseden Allah'ın razı olması şarttır. Bu ikisi (izin ve rıza) şefâat için şarttır. Sahabe (r.a.) Resûlullah (s.a.v.)'in zatını vesile edinmiyorlardı. Sadece O'ndan kendilerine dua etmesini istiyorlardı. Hayatta ve hazır bulunan kimseden güç yetirebildiği hususlarda yardım istemek caizdir. Ancak Allah hakkı olan bir şeyi o kimseden taleb etmek caiz değildir. Bu hayatta olan bir kimse hakkındaki (hükümdür.) Ölmüş olan kimseye gelince onu vesile edinmek ve ondan şefaat dilemek kesinlikle caiz değildir. Zira bu, daha önce de geçtiği gibi şirk sebeplerinden bir sebebtir.Kabrin başında saygı ile duran kimseye gelince, bu iki şeyle karşı karşıyadır:Birincisi: Niyetin Allah'a ibadet etmek olmasıdır. Bu durum, saygı günahı ile kabir başında Allah'a ibadet etme günahını birleştirmesinden dolayı caiz değildir. Bu durum Resulullah (s.a.v.)'in yasakladığı şirk çeşitlerinden biridir. Saygı duymanın haram oluşuna gelince,
bununla ilgili olarak Tirmizî'nin süneninde rivayet
ettiği hadiste
Ebû Vakid el-Leysî'
şöyle buyurmaktadır:
(Bölümün numarası 1; Page No. 495) Biz, daha yeni müslüman olduğumuz bir halde, Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte (savaşmak için) Huneyn’e çıktık. Müşriklerin, yanında konaklayıp tâzim gösterdikleri ve bereket ummak amacıyla silahlarını astıkları Zâtu Envât denilen Sidre ağacının yanından geçtik. Biz: Ey Allah’ın Elçisi! Onların Zâtu Envât ağacı gibi, bize de bir Zâtu Envât ağacı yapsan’, dedik. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: “Allahu Ekber! Sizden öncekilerin izlemiş oldukları kötü yolu siz de izlediniz. Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki İsrâiloğullarının Musa’ya söyledikleri şeyin aynısını sizler de söylediniz.
Onlar Musa’ya:
“(Ey Musa!) Onların ilâhları olduğu gibi, sen de bizim için bir ilâh yap! Musa: Gerçekten siz, câhil bir topluluksunuz, dedi. " Muhakkak ki siz, sizden öncekilerin izlemiş oldukları yola (adım adım) uyacaksınız.”
Peygamber (s.a.v.); sahabenin talep ettiği bu durumun, yani tazim için bir ağaç edinerek teberrüken silahlarını o ağaca asma taleplerinin tıpkı
İsrailoğullarının
Musa (a.s.)'dan istedikleri şey gibi olduğunu ifade etmiştir. Kabirler yanında saygı duruşu da aynı şekildedir.
Tirmizî
,
Ebu Davud
ve İbn-i Mace'nin
sünenlerinde
Ebû
Hureyre
(r.a.)'dan rivayet ettiklerine göre: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Evlerinizi kabre çevirmeyin! Benim kabrimi de îyd (periyodik olarak toplanılan mekan, kutlama, tören, ibadet mahalli) haline getirmeyin! Bana salavat gönderin. Zira salavatınız, nerde olsanız bana ulaşır.
Kabrinin yanında Allah'a ibadet etme hususuna gelince; Peygamber (s.a.v.) bundan menetmiştir.
Buhari
ve
Müslim'in
Ebû
Hureyre
(r.a.)'dan rivayet ettiğine göre Resûlullah ( s.a.v. ) buyurdu ki:
Allah
Yahudileri kahretsin,
onlar Peygamberlerinin mezarlarını mescid edindiler.
Kabirleri mescid edinme yasağı, bina şeklinde olsun olmasın kabirleri Allah'a veya Allah'tan başkasına ibadet yeri edinmeyi de kapsar. (Bölümün numarası 1; Page No. 496) Kabirde medfun bulunan kimseyi ziyaret etmeye gelince; (ondan bir talebte bulunmak için) dua etmek, fayda ya da zarar verebileceğine inanmak büyük şirktir. Bunu yapan kimse ya cahildir ya da alim kimsedir. Eğer alim kimse ise onu islamdan çıkaran büyük bir şirke girmiştir. Ama cahil bir kimse ise kendisine durum izah edilir. Eğer (yanlıştan) hak olana dönerse Allah'a hamd olsun. Eğer hakka dönmezse o zaman hüküm olarak alim gibidir. Bu hususta delil çoktur. Allah teâlâ buyurdu ki:
(Resûlüm!) De ki: Ey kafirler!(1)Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.
Allah teâlâ (bir başka ayette) şöyle buyurur:
Onun hiçbir dengi yoktur.
Bir kudsî hadiste de Allah (c.c.) buyur ki:
kim ki benim için bir amel yapar da, o amelinde, başkalarını bana ortak ederse onu ve şirkini terk ederim.
Soru soran kimsenin; bu kabrin üzerine süslü, alımlı güzel bir bina (türbe) yapmaları hususundaki sorusuna gelince; bu caiz değildir. Çünkü bu bidat kabirde medfun olan kimseye saygı göstermektir. Peygamber (s.a.v.)'in şu sözü
Ali b. Ebî Talip
(r.a.) yaptığı vasiyetlerindendir:
Nerede canlı sûreti bulursan onu tanınmaz hale getir, rastladığın yüksek kabirleri de yerle bir et.
Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu sabit olmuştur:
Resulullah (s.a.s.) kabrin kireçlenmesini, üzerine bina yapılmasını, üzerine oturulmasını yasakladı.
(Bölümün numarası 1; Page No. 497) Ama bu konuda kişiye düşen şeyi Efendimiz (s.a.v.) şu buyruğu ile açıklamıştır:
Sizden biriniz bir kötülük gördüğü zaman eliyle değiştirsin.Ona güç yetiremezse diliyle değiştirsin, ona da güç yetiremezse kalbiyle buğz etsin.Bu da, imanın en zayıfıdır.
İmkanlar nisbetinde bu türbenin (yapı) imha edilmesi gerekir. Soru soran kimsenin, bu kimselerle ikamet eden kimse hakkindaki sorusuna gelince, bunlar gibi bidatlara düşmemiş kimselerle ikamet etme imkanı varken onlarla oturması Allah'ın şu buyruğundan dolayı caiz olmaz.
O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının.
Veli için kurban kesmeye ve adak adamaya gelince bu büyük şirktir. Çünkü kurban kesme ve adak adamanın her ikisi de tek başına Allah'a yapılması gereken ibadettir.İbadet ise sadece Allah'a ait olan bir haktır.Başkaları için ibadet etmek caiz değildir. Allah teâlâ buyurdu ki:
De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.(162)O'nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.
ve (s.a.s.) buyurdu ki:
Kim, Allah'a itaat etmeye nezr ederse hemen itaat etsin.Kim de Allah'a isyan etmeye nezr ederse, sakın isyan etmesin.
Bir adam, Resûlullah (s.a.v.)'e: "Bevanede bir kurban kesmeyi adadım!" dedi. (Zikrettiği yer cahiliye insanlarının kurban kestikleri bir yerdi.) (s.a.v.): "Orada, kendisine ibâdet edilen cahiliye putlarından biri var mı?" diye sordu. Adam: "Hayır!" deyince: "Peki orada, onların bayramlarından bir bayram kutlanıyor mu?" diye sordu. Adam yine "hayır!" deyince (Bölümün numarası 1; Page No. 498) :"Öyleyse nezrini yerine getir!" Çünkü Allah'a isyan konusunda (günahta) adak adamakta fayda yoktur, insanoğlunun sahip olamadığı şeyler hususunda adak adamasında da fayda yoktur, buyurdular.
Bütün bu deliller; kurban kesmenin ve adak adamanın Allah için yapılması gerektiğine başkası için yapılırsa şirk olacağına delalet etmektedir.Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.