(20234) Numaralı fetva:
Soru: Ben Britanya’da yaşayan biriyim. Hayatım boyunca Ehl-i sünnet ve'l cemaatin yolunda gitmeye çalıştım. Bununla birlikte Ürdüce dini kitaplar okumaya çalışıyorum. Bazı dini kitapları okumalarım sırasında Hind’de ortaya çıkmış, Diyobendiyye tebliğ cemaatine mensub, meşhur hadis alimi (Muhammed Zekerriyya Kandehlevî)’nin (Tebliği Nisab) adlı kitabının 5. faslın 113. sayfasında (Runiku’l-Mecalis) adlı kitabın müellifinden naklen şunları buldum: Vefat eden bir tüccarı zikretti. Bu adam mirasını iki çocuğunun arasında paylaştırdı. Vefat eden bu adam Peygamber’in (s.a.v.) saçlarını ve çok mal bıraktı. Küçük çocuk Peygamber (s.a.v.)’in saçlarını aldı. Babasının bıraktığı miras payından ferağat edip büyük kardeşinin mirasına kattı. Kısa zaman sonra malı tercih eden kardeş iflas etti. Saçları alan kardeş ise zengin oldu. Saçları alan küçük kardeş öldükten sonra bazı salih kişiler rüyalarında Peygamber (s.a.v.)’i gördüler. Peygamber (s.a.v.) onlara şöyle diyor: “Kimin bir ihtiyacı olursa bu küçük kardeşin kabrine gitsin. Allah’ın onun duasına cevap vermesi için onun kabrinin yanında dua etsin.” (Tebliği nisab) adlı kitaptan nakledilmiştir. Şeyh Muhammed Zekeriyya’nın (Tarihu Meşayihi cesset) adlı bir başka kitabın 232. Sayfasını okudum. Orada şunları zikrediyordu: Mekke muhacirlerinden olan Şeyh Hacı ölüm hastalığına yakalandı. Din kardeşlerinden biri onu ziyarete geldi ve onun bu haline çok üzüldü. Şeyh onun üzüldüğünü anladı ve ona dedi ki: “Üzülme. Zâhidler ve âbidler ölmezler. Bilakis bir mekandan diğer mekana geçerler. Nasıl ki yaşarken insanların ihtiyaçlarını gideriyorlarsa kabirdeyken de insanların ihtiyaçlarını giderirler.” (Tarihu Meşayihi cesset) adlı kitaptan nakledilmiştir. Zikredilen bütün bunlar hakkında sizin görüşlerinizi duymayı istiyorum. Şöyleki: Kitaplarıyla, konuşmalarıyla bu tür inançların ortaya çıkmasına sebep olan müellif müslüman olarak kalır mı? Kitap ve sünnetten delillerle bize açıklamanızı diliyoruz.
(Bölümün numarası 2; Page No. 98)
(Bölümün numarası 2; Page No. 99)
Cevap : Soruda zikredilen bu kitaplarda nakledilen şeyler bidattır, şer’i hakikate uymayan hurafelerdendir. Kitapta ve sünnette yeri yoktur. Bunlara ancak fıtratını bozanlar, basireti kör olanlar, doğru yoldan sapanlar inanırlar, bu tür şeyleri söylerler. Rasulullah’ın saçının mevcudiyeti, bu saç sebebiyle saçın adamın zengin olması, Rasulullah’ın bu adamın kabrinin yanında dua etmeyi tavsiye etmesi, bütün bunlar yalandır, iftiradır, delilleri yoktur.
Peygamber (s.a.v.)'den sahih bir şekilde bize ulaşan bir rivayette demiştir ki:
Şeytan bana benzemeye asla güç yetiremez."
(Bölümün numarası 2; Page No. 100)
Peygamber (s.a.v.) onlara kabirlerin yanında Allah’a dua etmelerini nasıl emreder. O yaşarken bundan nehyetmiştir. Bundan şiddetle sakınmayı emretmiştir. Enbiyalar ve salihler hakkında aşırıya gitmeyi yasaklamıştır. Onlardan sonra tevessül edinmeyi yasaklamıştır. Nebi vefat etmeden önce Allah dinini tamamladı, nimetini kemale erdirdi. Allah’ın koyduğu şeriatın üzerine bir şey eklenmez, bir şey de çıkarılamaz. Kabirlerin yanında Allah’ın duaları kabul edeceği iddiası temiz şeriatta aslı olmayan bir bidattır. Kabrin yanında Allah’ı bırakarak veya Allah ile birlikte başkalarını da katarak dua etmek en büyük şirktir. Kabirde defnedilen kişiden fayda ve zarar dilemek de en büyük şirktir. Fayda ve zarar veren Allah’tır. “Zâhidler ve âbidler ölmezler. Bilakis bir mekandan diğer mekana geçerler. Nasıl ki yaşarken insanların ihtiyaçlarını gideriyorlarsa kabirdeyken de insanların ihtiyaçlarını giderirler.” Bu bozulmuş olan sufilerin bozuk inançlarındandır. Delili yoktur. Bilakis ayet ve hadisler bütün insanların öleceğine delalet etmektedir. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
ve Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar?(34)Her canlı, ölümü tadar.
(Bölümün numarası 2; Page No. 101) Ayet. Aynı şekilde hadisi şerifler de delalet etmektedir ki; “bir insan öldüğü zaman üç şey hariç amelleri kesilir: kendisinden faydalanılan ilim, kendisine dua eden salih evlat, sadaka-i cariye.” Kabirdeki bir ölü kendisine ne bir faydaya ne de zarara malik değildir. Hal böyleyken başka bir kimseye fayda ve zarar veremeyeceği evveliyetle sabittir. Allah’tan başka kimsenin gücünün yetmeyeceği konularda Allah’tan başkasından bir şeyi istemek cazi değildir. Ölüden bunu istemek en büyük şirktir. Kim buna inanırsa (Allah muhafaza etsin) kendisini dinden çıkaran en büyük küfre girmiş olur. Çünkü buna inanmak Allah’ın kitabında ve Rasulullah’ın sünnetinde geçen delilleri inkar etmek söz konusu olmaktadır. Böyle davranan bir kimsenin nasuh tevbe ile tevbe etmesi, bu kötü amele bir daha dönmemeye kararlı olması, Ehl-i sünnet vel cemaatin selefi salihinine tabi olması gerekir. Ki bu şekilde Allah’ın rızasına, cennetine kavuşsun ve azabından emin olsun. Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.