Resusitasyon (elektro şok) cihazı kullanmak

(Bölümün numarası 25; Page No. 71)  Resusitasyon (elektro şok) cihazı kullanmak (8926) Numaralı fetva: Soru 1 : Ben geçen sene Kral Halid Hastanes'inde eğitimimi tamamladım. Çalıştığımız hastaneye yaşlı bir hasta getirildi, bedeninde ve karaciğerinde yayılan kansere yakalanmıştı, tıbben de böyle hastaların ilaçla tedavisi mümkün olmadığı biliniyor. Böyle hastalar uzun da yaşamazlar. Biz de onun ihtiyaç duyduğu gıda ve ilaç tedavisini ona verdik. Bir müddet sonra karaciğerinde tam bir felç oluştu. Bu yaşlı hastamız ölünceye kadar bir kaç gün üzerine bir baygınlık çöktü. Hastanın durumu yavaş yavaş gerilemeye devam etti. Bir ara kalbi durdu ve kalp krizi geçirdi ve bu haldeyken hasta vefat etti. Kalp krizi, ömrün herhangi bir döneminde gerçekleşen bir hastalıktır. Kalp krizinin başka sebebleri de var, akciğer ve kalp için Resusitasyon (elektro şok) cihazı kullanmak gibi. Bu uygulama ile, hastanın kalbi durduğunda kalbi tekrar çalışır ve Allah'ın izniyle hastayı ölümden kurtarır. Kral Halid Hastanesi'nde - büyük hastanelerde olduğu gibi- bir kaç kişiden oluşan ve akciğer ve kalbi Resusitasyon (elektro şok) cihazı kullanmak konusunda deneyimli bir grup var. Bunlar yanlarında özel bir cihaz taşıyorlar, buna gerek duyulduğunda hemen kullanabiliyorlar. Örneğin, hastanın kalbi durduğunda onu hemen kullanma imkanları var. Akciğer ve kalbi canlandırma işlemi akciğerlere suni teneffüs yapmakla akciğerlere hava verilir, bir de hastanın kalbi üzerinde tekrarlanan şiddetli kalp masajı şeklinde de icra edilir. Bu baskı bazen öyle fazla olur ki, hastanın kaburga kemiği kırılır, eğer bu uygulama hastaya fayda vermezse bu sefer de sert, yüksek elektro şok uygulanır, ya da göğsünden kalbinin içine ulaşacak kadar bir iğne batırılır. Bu iğne vasıtasıyla kalbini çalıştırmaya yardımcı olacak bir madde enjekte edilir, kalp masajı, suni teneffüs, elektro şok işlemi, hasta hayata dönünceye kadar veya doktor öldüğüne karar verinceye kadar devam eder. Bu durum yarım saat veya bir saat kadar devam eder. Hastanenin bu konudaki raporu: Doktorların yanında en doğru teori: Bu söylediğimiz durum ve daha vahim hastalar için kalpleri durduğunda, rahat bir şekilde, kalbi çalıştırmak için bu kadar şiddetli elektro şok verilmese ve ölmelerine izin verilse daha iyi olur. Çünkü bu durumdaki hastaların iyileşmesi çok düşüktür. Şayet bu hasta iyileşse bile, hastanın kalbinin atması ve nefes alması geri dönmez, dönse bile bu durum bir saat geçtikten sonra yine kalbi duracak ve işlem tekrar edecektir. Yine akçiğer ve kalbini çalıştırmak için bu işlem tekrarlanacak. Bu durum hastanın akciğer ve kalbi felç olup, ölünceye kadar böyle bir kaç defa tekrarlanacaktır. Doktorlar, hastanın dosyasına genellikle- bu durumdaki hastalar için- kalbi durduktan sonra akçiğer ve kalbi çalıştırmak ve hastayı kurtarmak için böyle bir işlemin gereksiz olduğunu yazıyorlar. Bu bilgiler söylediğimiz hastanın dosyasına uzman doktorların yazdığı bilgilerdir. Doktorların söylediği şeyler dosyaya yazılmadan resmiyette hiçbir etkisi yoktur. Bu olay olduğu zaman doktor Asimin ile görüştüm, bu durumu ona açıkladım, kendisi şöyle dedi: Akciğer ve kalbi canlandırma işlemi bu hasta göz önüne alındığında hayata döndürmediği taktirde verdiği zarar faydasından daha büyüktür. Bu vaka belli bir hastanın veya nadir görülen bir durumdan ibaret değil, kanser hastalığının özellikle yaşı ilerlemiş kesimde yayılmasıyla, büyük hastaneler bu gibi hastalıklarla hastalanan belli sayıdaki hastalardan hali değildir. Eğer hasta baygın değilse ve bundan daha şiddetli bir durumda ise bunun hükmü nedir? Soru 2: Şu anda mevcut olan bir vaka: Yaşı 60 olan bir hasta, tansiyon hastalığına ve yarı felç hastalığına yakalanmış, daha önce sol böbreği iflas etmiş ve alınmış, yaklaşık altı ay önce bu hastamızın mesanesinin patlaması sonucu akciğerlerine parazitler girdi ve bu şekilde hastanemize geldi. Bu durum eğer tedavi edilmezse ölüme götürür. Bundan dolayı doktorlar mesanesini ameliyatla almaya karar verdiler. Ameliyat esnasında hastanın kalbi durdu, onu hayata döndürmek için akciğer ve kalp solunum işlemi yapıldı. Allah'ın izniyle kalbi ve solunumu normal seyrine döndü ve kurtuldu. Ancak hasta şu ana kadar baygınlıktan kurtulup, sıhhat bulmadı. Hasta işitmiyor, anlamıyor, ancak kalbi ve nefes alıp vermesi normal seyrinde devam ediyor. Beyin uzmanları şöyle karar verdiler: Hastanın kalbinin durması sebebiyle, insanda bulunan beynin içindeki duyu ve hissi barındıran bölüm ölmüş ve işlevsiz hale gelmiş, bu da beynin üst bölümünde bulunuyor, beynin alt bölümüne yani kalp ve solunumu sağlayan merkezine gelince, bu bölge bu hastada normal şekilde çalışmaya devam etmektedir. Hasta şu an yoğun bakımda, onun için tahliller yapılmaya devam etmektedir, ihtiyacı olan gıdalar ve ilaçlar verilmektedir. Bu hasta bu durumda uzun zaman devam edebilir, bu hasta diğer hastalara göre kalp krizine yol açan ve ölüme götüren iltihaplanma, kanın pıhtılaşması ve diğer hastalıklara maruz kalması daha yüksektir. Doktorlar, hemşirelere bu hasta kalp krizi geçirdiği takdirde kalp ve solunum işlemi yapılmasını gerektirecek bir durum yok diye öğüt veriyorlar, yani cihazı kullanmayın. Bir kaç gün önce kalan tek böbreğinden de tehlikeli bir felç geçirdi. Bu sebeple böbreğini düzenlemesi için gerekli ve ihtiyacı olan sıvı ilaçları ona verdik. Böbreğin görevi: Kanı süzmek ve zehirli maddeleri ondan ayırmak ve idrar şeklinde dışarı atmaktır. Bundan dolayı bu mekanizma çalışmayınca, böbrekler iflas eder, bu durumda kanı yıkamak gerekir, hastanın yan tarafından biri atar damar diğeri toplar damar olmak üzere iki damar çekilir ve cihaza bağlanır. Bu cihaz böbreğin işlevini yapmaktadır. Uzmanlar hastanın dosyasına şunu yazdılar: Bu uzmanlar, hasta bu cihaza muhtaçsa da bu cihazı bağlamayı uygun görmüyorlar, bu da tıbben onu ölüme terk etmeyi uygun görüyorlar demektir. Çünkü cihaza bağlanmaması onu ölüme götürür, ancak Allah'a şükür hastanın böbreği normal çalışmasına döndü. Kanı temizleyen makineye ihtiyaç kalmadı. Ama bu sorun yine başına gelebilir, o zaman da kanın yıkanmasına ihtiyaç duyuyor. Bazen doktorlar, tek kalan böbreğin felç olduğu zamanda da bu işlemi -hastaya belli bir süre şifa veren - yapmamaktalar. Mudahale edilmediği için hastanın böbreği peyder pey kronik bir felce götüren durumla karşı karşıya kalıyor. Yani hasta sıhhat bulsa da kan temizleyici aletten kurtulamıyor. Bu durumda uzun süre yaşar, kanın temizlenme işlemi bir kaç saat sürer. Bu işlem haftada: 2-3 defa yapılır. Bu işlem için bir sürü cihaza ve çabaya ihtiyaç var. Doktorlar bu şekilde bayılmış, başkalarına yük olan ve tıbben durumu iyi gitmeyen ve gerileyen insanlar için bu kadar cihazı ve çalışmayı uygun görmüyorlar. Genel anlamda, yanında çalıştığımız doktorlara, bu konuda dinimizin hükmünü sorduk. Bize cevap olacak bir şey söyleyemediler. Bu da alimlerimizin- Allah onları muhafaza etsin- bu tıbbi vakayı anlamalarını zaruri hale getirmektedir. Ayrıca dinimizin bu konudaki hükmünü doktorlara bildirmemizi zorunlu hale getirmektedir. Soru 3: Bazı durumlarda, hastaya ağrısı hafiflemesi için verilen ilaçlar ( pandol, aspirin ) kendisine fayda vermemekte ve hasta ağrısından sıkıntı çekmektedir. Bu durumda doktor hastanın ağrısını hafifleten ve beynindeki duyu bölümüne etki eden morfin vermektedir. Bundan dolayı hasta ağrıyı hissetmiyor, bu da uyku ilacıdır. Nasıl ki yüksek dozda verildiğinde tiryakilik oluşturuyorsa, bu ilaç hastanın karakterinde hareketlenmeler meydana getirir, bu tiryakilikten dolayı bazı hastalar ağrı çekmediği halde doktorlar bu morfin'i onlara vermesi için ağrı çekiyor gibi kendilerini gösteriyorlar. Besdin denilen başka bir ilaç ta beyne verdiği etki bakımından morfin'e benziyor. Ancak etkisi ondan azdır, hastadan ağrıyı gidermiyor. Bu iki ilaç hastanın kanı pıhtılştığında, hastanın sakinleşmesi ve ağrısının azalması için ameliyattan önce ve sonra çokça kullanılır. Bu ilaçlar dinen haram kılınan sarhoş eden şeylerden sayılıyor mu? İhtiyaç veya zaruret halinde bu ilaçları kulanmanın hükmü nedir? Soru 4: Biraz önceki soruda bazı durumlarda hastanın ağrısının şiddetlendiği durumlarda, bu ağrıyı hafifletmek için morfin ve besdin türü ilaç verildiğini söyledim, akciğer kanserinin yayıldığı bazı hastaların solunumu çok zayıftır, beyinde solunum merkezine bağlı olarak nefes alındığı bilinen bir şey, morfin ve besdin için bu bölümde nefes almayı gerileten bir etkileri var. Eğer doktor bu ilaçlardan az bir şey verirse hastanın ağrısı hafiflemez, eğer bu dozu artırırsa hastanın nefesi zayıf olduğu için nefes alması daha da zorlaşacak ve akciğer hastası olduğu için neredeyse solunumu duracaktır. Bu ilaçları kullanamdığı için hasta şiddetli ağrılardan dolayı ıstırap çekmektedir. Uzman doktorlara göre bu durumdaki hastalar bir kaç hafta içinde ölecektir. Doktorlar morfin verip vermemede anlaşamadılar. Bazıları hastalara morfin veriyor ve şöyle diyor: Bu ilaç ölümüne bile sebeb olsa, hastanın rahat bir şekilde, acı çekmeden ölmesi için verilir, bu onun acı çekerek ölmesinden iyidir. Bazı doktorlar bunu yasaklıyorlar. Dinen bunlardan hangisi doğrudur? 1- Kalbin durması halinde 1 ve 2'nci soruda anlatılan hastalar göz önüne alınınca, akciğer ve kalbin yeniden çalışması için Resusitasyon (elektro şok) cihazı kullanmanın hükmü nedir? 2- Hasta felçlik geçirdiğinde veya kronik hastalığa yakalandığında, bu hasta kan temizleme cihazına ihtiyaç duyduğu halde, kan temizleme cihazına bağlanmamasının hükmü nedir? 3- Zaruret halinde, 3'üncü soruda belirtildiği gibi sarhoşluk verme vasfına sahip morfin ve besdin gibi ilaçları kullanmanın hükmü nedir? 4-Dörtüncü soruda belirtilen durumlarda bu tür ilaçları kullanmanın hükmü nedir? Bu söylediğimiz durumlardan dolayı uzman doktorlar hastalar hakkında bir karar verince, bunun dinen haram olmasından çekinerek sıkıntıya giriyoruz. Doktorları bundan engelleyecek güçümüz yok, onları dinen de, tatmin edecek bir cevabımız da yok. Allah'ın hükmünü bize ulaştıracak, dinimizin emirlerini bize öğretecek, nasıl hükmedeceğimizi bize bildirecek alimler kılan Rabbimize hamd ve şükürler olsun. Allah'u teala bol hayır versin, Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'dir. Allah'ın salatı ve selamı Hz.Muhammed'e, aline ve ashabına olsun. (Bölümün numarası 25; Page No. 72)  (Bölümün numarası 25; Page No. 73)  (Bölümün numarası 25; Page No. 74)  (Bölümün numarası 25; Page No. 75)  (Bölümün numarası 25; Page No. 76)  (Bölümün numarası 25; Page No. 77)


Cevap: Öncelikle; Birinci durumda: Hastayı hayata döndürmek için akciğer ve kalp Resusitasyon (elektro şok) cihazı kullanmaya gelince, eğer tıbben iyileşmesi bekleniyorsa ve kalbi çalışacaksa bu durumda cihaza bağlanabilir. Ancak cihaz kullanıldığında kalp krizi geçiyor ancak cihaz çıkarılınca tekrar kalp krizi geçiriyor ve kalbi duruyorsa o zaman cihaz kullanılmaz, çünkü anlaşılan onun ölmüş olduğudur. İkinci olarak: İkinci durumda: Biraz önce söylediğimiz durum geçerli, ancak tıp ilminde eğer kanın temizlenmesi hastayı hastalığından kurtaracağı düşünülüyorsa, bu durumda cihaz kullanılabilir, ama böyle bir durum yoksa Allah'ın kainattaki düzenine uymak gerekir. Üçüncü olarak: Bu iki ilaç dışında hastanın ağrısını hafifleten başka mubah bir madde yoksa, o zaman bu ilaçların zaruret halinde kullanılması caizdir, ancak bu ilaçların kullanılmasında çok şiddetli bir zarar yoksa ve bağımlılık meydana getirmiyorsa caizdir Dördüncü olarak: Hastanın rahat ve cabuk ölmesi için bu ilaçların ( morfin, besdin ) verilmesi caiz değildir. (Bölümün numarası 25; Page No. 78) Başarı Allah'tandır! Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.



Tags: