Rahatlaması için hastanın ölümünü acele istemesi

(Bölümün numarası 25; Page No. 84) Boş sayfa (Bölümün numarası 25; Page No. 85)  Rahatlaması için hastanın ölümünü istemesi (19165) Numaralı fetva: Soru : Ben dinlediğim bir tıp programında duyduğum bir konu hakkında sizden fetva istiyorum, dinlediğim programda: Bir hastanın iyileşmesinden ümit kesilmişse bu hasta rahatlamak için ölümünü istemesi caiz mi? Yoksa bu hastanın talebi, başına gelen hastalığının acısını hafifletmek için mi meydana geldi? Programda konuşan konuşmacı : İyileşmesinden umut kesilen kanser hastaları için ölüm en iyi yoldur. dedi. Hastanın isteği üzerine, acısından kurtulmak, sürekli devam edecek azaptan kurtulmak için ölümünü isteyebilir mi? Konuşmacı, el- Hukuk denilen bir eserden bahsederek şöyle dedi: Hasta bir kişi, kendisi veya başkası için çektiği azaptan ve acıdan kurtulmak için kendi hayatını veya başkasının hayatına son vermeye hakkı var, dedi. Bu konuda dinimizin görüşü nedir? Allah sizleri en güzel şekilde mükafatlandırsın.


: Doktor, hemşire ve diğer insanlara hastanın ölmek istemesini kabul etmek nasıl haramsa aynı şekilde, Hastanın da çektiği acıdan dolayı, intihar etme veya kendisine verilen ilaçla kendini öldürmek istemesi haramdır, hastalığı ümitsiz vaka olsa da, ona bu konuda yardım eden bu günahta ortak olur, çünkü o masum bir insanın ölümüne kasten ve haksız yere sebebiyet vermiş olur haksız yere bir cana kıymanın haram olduğunda açık deliller vardır, Yüce Allah şöyle buyuruyor: Meşru bir hak karşılığı olmadıkça, Allah’ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. (Bölümün numarası 25; Page No. 86)  Yine Yüce Allah şöyle buyurmuştur: Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.(29) Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır. Ebi Hureyre (r.a.), Resûlüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu, söyledi: Her kim kendini bir demir parçası ile öldürürse, demiri elinde, onu karnına saplar bir hâlde cehennem ateşinde ebedî ve dâîmi olarak kalacak­tır. Her kim zehir içipte kendini öldürürse o kimse de zehirini cehennem ateşinde ebedî ve daimi kalarak İçecektir. Her kim bir dağdan yuvarlanır da kendini öldürürse o da cehennem ateşinde ebedî ve dâimi olarak yuvarlanacaktır. Üzerinde ittifak edilmiştir Ebi Kilabe'nin Sabit b. ad-Dahhak'tan rivayet ettiği hadiste, Resûlüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu, söyledi: Kim bir şeyle canına kıyarsa, kıyamet günü onunla azap olunur. bir grubun, Cündüp bin Abdullah el-Beceli (r.a.)'den' rivayet ettiği hadiste, Resûlüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu, söyledi: (Bölümün numarası 25; Page No. 87)  Sizden önce geçen ümmetlerden bir kişi vardı. Onun vücudunda bir yarası vardı. Kangren haline gelmişti. O yaranın elem ve ızdırabına dayanamayıp, bir bıçak almış da onunla elini kesmişti. Fakat kan bir türlü kesilmemiş nihayet ölmüştü. Yüce Allah; kulum kendi kendine ölüme teşebbüs ederek benim önüme geçti. Ben de ona cenneti haram kıldım” buyurmuştur Bu hadis üzerinde ittifak edilmiştir Enes b. Malik (r.a.)' rivayet ettiği hadiste, Resûlüllah (s.a.v.) bir insanın başına gelen sıkıntıdan dolayı, ölümü istemesini nehyederek şöyle buyurduğunu, söyledi: Başa gelen bir sıkıntı sebebiyle hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Eğer ölümü istemek zorunda kalırsa şöyle desin: Allahım! Yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece hayat ver. Ölmek benim için daha hayırlı olduğu zaman canımı al. Buhari ve Müslim bu hadisi tahriç etti, bu Buhari'nin lafzıdır, yine Buhari Ebi Hureyre (r.a.)'ın rivayet ettiği bir hadiste başka bir lafızla tahriç ettiği hadiste, Resûlüllah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu, duydum dedi: Hiçbiriniz ölmeyi istemesin. Zira ölmeyi isteyen kimse eğer iyi biriyse, belki daha çok hayır ve iyilik yapar. Şayet kötü biriyse, olabilir ki, tövbe edip Allah’ın rızasını kazanmaya çalışır. (Bölümün numarası 25; Page No. 88)  İnsan madem ölümü temenni edemiyor ve bunu Allah'tan isteyemiyor, o zaman böyle bir şeye yeltenmesi, kendini öldürmeye azmetmesi, yada bu isteğe ortak oluyorsa, bu kişi Allah'ın koyduğu sınırı çiğnemiş ve Allah'ın yapılmasını haram kıldığı şeyleri basit görme, küçümseme olduğunu gösterir, çünkü bunu yapmak sabretmeyi engeller, ve Allah'ın takdir ettiği kaderine rıza göstermemektir, hikmeti gereği kullarını hayırla ve şerle denemek isteyen, imtihan yapan Allah'ın takdirinden dolayı kederlenmektir, üzülmektir, Allah Te'âlâ şöyle buyuruyor: Sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Allah Te'âlâ bazı kullarını hastalıkla, O yaptığında hikmet sahibidir, kullarının faydasına olan şeyleri bilir, musibetler onun hayrını fazlalaştırır, imanını güclendirir, ibadetiyle, yalvarmasıyla, huşusuyla, tevekkülüyle, duası ile Allah'a yaklaşır. İnsanın başına hastalık lardan birisi geldiğinde, düşen görev: Allah'tan mukafatını istemesi, başına gelene musibetlere sapretmesidir. Sabrın çeşitlerinden biride, başarıya, Allah'ın rızasına, sevapların artmasına, ahirette derecesinin yükselmesine kadar sapretmektir, buna delalet eden Suheyb'i Rum'inin (r.a) rivayet ettiği hadiste, Peygamberimiz( s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu, söyledi: Mü’minin durumuna şaşırırım. O’nun her işinde hayır vardır. Bu durum Mü'minden başkasında yoktur. Eğer bir genişliğe (nimete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musibete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. Bu hadisi Müslim Sahih'inde, İmam Ahmed'te Müsned'inde tahriç etmiştir, b u hadisin lafzı İmam Ahmed'e aittir. Yine Allah Te'âlâ'nın buyurduğu: Başlarına gelene sabrederler. (Bölümün numarası 25; Page No. 89)  yine şöyle buyurmuştur: Sabredenleri müjdele!(155) O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. ve şöyle buyurmaktadır: Sabreden erkekler ve sabreden kadınlar. Allah Te'âlâ'nın şöyle dediğine kadar: Allah, onlar için mağfiret ve büyük bir ecir (mükâfat) hazırladı. Enes b. Malik (r.a.)' rivayet ettiği hadiste, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Mükafatın büyüklüğü belanın büyüklüğüne göredir. Allah bir kavmi severse onları imtihan eder, Razı olana rıza, hoşnutsuz olana hoşnutsuzluk vardır. İmam Tirmizî hadisi Cami'sinde tahriç etti ve bu hadis hasen ğarib'tir dedi. Musab b. Sa'd'ın babasından rivayet ettiği hadiste, şöyle buyurmuştur: Ey Allah'ın elçisi! İnsanlar içerisinde en çok ve en çetin zorluk ve belâya uğrayan kimlerdir? Dedim. Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: Peygamberler, sonra sâlih kimseler, sonra da insanlar içerisinde fazîlet yönünden Allah'a daha yakın olanlar (sevabı daha büyük olsun diye) zorluk ve belâya uğrarlar. Kişi, (zayıf veya kuvvetli, kâmil veya noksan olması bakımından) dînine göre imtihan olunur. Eğer dîninde güçlü ve kuvvetli ise, belâsı arttırılır (belâsı daha zor olur), dininde zayıf ise, belâsı ondan hafifletilir. Kul, belâya uğratılmaya devam eder de nihâyet yeryüzünde günahsız olarak dolaşır (günahlarına keffâret olur) hâle gelir. İmam Tirmizî hadisi Cami'sinde tahriç etti ve Bu hasen ve sahih bir hadistir. (Bölümün numarası 25; Page No. 90)  Ebu Hureyre (r.a.)'ın rivayet ettiği hadiste, Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Erkek olsun, kadın olsun bir Mü’min, Allah’a günahsız olarak kavuşuncaya kadar kendisinden, çoluk çocuğundan, malından bela eksik olmaz. İmam Tirmizî hadisi Cami'sinde tahriç etti Bu söylediğimiz delillerden anlaşılan bir insanın başına gelen bir hastalıktan dolayı kendi canına kıyması haramdır, çünkü bu hayat onun mülkü değil, bu hayat ömürleri ve kaderleri takdir eden Yüçe Allah'ın mülküdür, birde insan öldüğü zaman ameli kesilir, mü'min olarak yaşasaydı hayır yapması beklenirdi, birde daha önce yaptığı günahlarından Allah'a tövbe edebilirdi, Allah katında derecesini artıracak salih ameller, namaz, zekat, oruç, haç, dua, zikir,gibi sevap kazandıran ameller yapabilirdi, nasıl ki hasta sıhhat zamanında ona sevap yazılıyorsa yaptığı amellerden dolayı aynı şekilde hastalık anında da ona sevap yazılıcağı hakkında sahih hadisler gelmiştir. Hastanın kendi canını öldürme isteğine, olumlu cevap verilebileceğini hatta bu konuda ona yardım yapılabileceğini söyleyen doktorlara ve diğerlerine gelince, onlar bunu yapmakla günahkar olurlar, bakış açıları eksiktir, bu durum onların bilgisizliğine bir deilidir, çünkü bunlar insan hayatına ve onun dünyada kalmasına, hayvani şehvetler, güç, saltanat ve kuvvet yönüyle bakıyorlar. Onun Rabbi ile olan bağına, salih amellerle artan sevabına, bakmazlar, bu kişiler, bu hastalık vasıtasıyla kalbi yumuşayan, Allah'a ibadet eden, ona boyun eğen, ona yalvaran özelliklerine bakmazlar, bu hasta kişi, Allah'ın hoşuna gitmeyen zülüm, azgınlık ve hayvani güçleri köpüren kişilerden, daha sevimli ve daha yakındır, birde Allah dilerse ona şifa vermeye kadirdir, göklerde ve yerde kendisini hiçbir şeyin aciz bırakamadığı Yüce Allah'ın kudretiyle, insanlar nazarında da bunun iyileşmesi imkansız değil, ilerde onun tedavisi de dah kolay olacaktır. (Bölümün numarası 25; Page No. 91)  Başarı Allah'tandır! Allah, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.



Tags: