Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: «Fecir esnasında ufuktaki beyazlık; karanlıktan ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın.» (Bakara:187)
Beyaz ve siyah iplikten maksat gecenin karanlığı ve gündüzün beyazlığıdır.
Oruçlu, orucu bozan şeylerden sadece Allah’a ibadet etmek niyetiyle uzaklaşmalıdır.
Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) de: “Ameller niyetlere göredir. Herkes için niyet ettiği şey vardır” [Buhari ve Müslim rivayet ettiler] buyurmaktadır.
Farz oruca geceden niyet edilmelidir. Nafile oruçta ise böyle bir şart yoktur. Nafile oruca bir şey yenilip içilmediği sürece gündüz de niyet edilebilir.
Müminlerin annesi Aişe (radiyellahu anha)’nın şöyle dediği nakledilmiştir: “Bir gün Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) girip yanınızda yiyecek bir şey var mı? diye sordu. Biz: Hayır, dedik. ‘O halde ben orucum’ buyurdu.” [Müslim rivayet etti]
1. Yıkanmak ve serinlemek için suya girmek.
2. Balgam veya tükürük yutma.
3. Boğaza bir şey kaçmaması şartıyla dille yemeğin tadına bakmak.
4. Koku ve parfüm kokusu koklamak.
- Oruçlunun misvak kullanması :
Zeval vaktinden önce ya da sonra misvak kullanmak faziletlidir. Misvakın yaş veya kuru olması arasında fark yoktur.
Oruçlu kişi, yaş misvakın suyunu yutmamaya dikkat etmelidir. Aksi halde oruç bozulmuş olur.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Sahur yapınız. Şüphesiz sahurda bereket vardır.” [Buhari ve Müslim rivayet ettiler]
Sahur, yemeğin çoğuyla yapılabildiği çoğuyla da yapılabilir. Önemli olan, sahurun, bir yudum suyla da olsa yapılmasıdır.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Sahur yemeği, bereketli yemektir. Bu sebeple onu bırakmayın. Sizden biriniz, bir yudum su bile olsa, onu içsin. Çünkü Allah Teâlâ ve melekleri, sahur yemeği yiyenlere salâtta bulunurlar.” [Ahmed (bin Hanbel) rivayet etti]
Sahurun geciktirilmesi de müstehabtır. Zeyd bin Sâbit (radıyallahu anh)’ın şöyle dediği nakledilmiştir: “Biz Resulüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber sahur yemeği yedik. Sonra namaza kalktık. Enes bin Malik: ‘Sahur ile sabah namazı arasında ne kadar zaman oldu?’ diye sordu. Ben: ‘Elli ayet (okunacak) kadar’ diye cevap verdim.” [Buhari ve Müslim rivayet ettiler]
- Ezan okunurken su içmek :
Kişi ezanın sesini duyduğu vakit elinde içecek varsa onu ezan bitinceye kadar içebilir.
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Sizden biriniz elinde bardağı olduğu halde - sabah- ezanını işittiğinde ondaki ihtiyacını bitirmeden yere koymasın.” [Ebu Davud rivayet etti]
Alimler, bu hadisin, fecrin çıkışından şüphe eden kişiler için geçerli olduğunu; dolayısıyla fecrin çıktığından emin olan kimsenin bir şey yiyip içmesi caiz değildir.
Fecrin çıkışından emin olan ve buna rağmen bir şey yiyip içen kişinin orucu bozulur ve bundan dolayı bu günü kaza etmesi gerekir.
Güneşin battığından emin olan kişinin orucunu hemen açması müstehabtır.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “İnsanlar iftarda acele ettikleri sürece hayır üzeredirler.” [Ebu Davud rivayet etti]
Birkaç taze (yaş) hurma ile orucun açılması müstehabtır. Eğer yaş hurma yoksa kuru hurmayla o da yoksa birkaç yudum suyla orucun açılması müstehabtır.
Enes bin Malik (radıyallahu anh) anlatıyor: “Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) akşam namazını kılmazdan önce birkaç tane taze (yaş) hurma ile orucunu açardı (iftar ederdi). Eğer taze (yaş) hurma yoksa, birkaç kuru hurma ile orucunu açardı (iftar ederdi). Birkaç kuru hurma da yoksa, birkaç yudum su yudumlardı.” [Tirmizî rivayet etti]
Kişi orucunu açacak hiç bir şey bulamazsa içinden iftara niyet etmesi yeterlidir.
Oruçlu kişi, güneşin battığı ya da fecrin çıkmadığı zannıyla bir şey yiyip içerse ve zannında yanıldığını anlarsa ona kaza gerekmez.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: «Yanılarak işlediğiniz şeyde, üzerinize günah yoktur, fakat kalblerinizin bile bile yaptığında günâh vardır. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir.» (Ahzab: 5)
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak ki Allah, ümmetimden hatayı, unutmayı ve zorlandıklarını kaldırdı.” [İbn Mace rivayet etti]
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) iftarını açacağı vakit şu duayı okuduğu rivayet edilmiştir: “Susuzluk gitti, damarlar ıslandı ve inşaallah mükâfat gerçekleşti.” [Ebu Davud rivayet etti]
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmuşlar: “Muhakkak ki oruçlunun iftar anında reddedilmeyen duası vardır.” [İbn Mace rivayet etti]
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Oruç günahlara karşı bir kalkandır. Sizden biriniz oruç tuttuğu zaman kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da sataşırsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.” [Buhari ve Müslim rivayet ettiler]
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) bir diğer hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse, Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” [Ebu Davud rivayet etti]
Kur’ân okumak, Allah’ı zikretmek, teravih namazı, gece namazı, kadir gecesini ibadetle geçirmek, sünnetler çoğaltmak, sadaka vermek, hayır ve iyiliğe yoğunlaşmak, oruçlulara iftar vermek ve umre yapmak; çünkü Ramazan’da sevaplar katlanarak verilir.
İbn Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resüllullah (sallallahu aleyhi ve sellem) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Cibrîl’in, onunla buluştuğu zamanlardı. Cibrîl (aleyhisselam), Ramazan’ın her gecesinde Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ile buluşur, karşılıklı Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Cibrîl ile buluştuğunda, hayır getiren bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” [Buhari rivayet etti]
Aişe (radiyellahu anha) anlatıyor: “Ramazan ayının son on günü girince, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) , kendini ibadete verir, geceleri ihyâ eder ve âilesini de uyandırırdı.” [Ebu Davud rivayet etti]
Mideye su kaçması endişesiyle bu husus oruçluya mekruh sayılmıştır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Ve oruçlu olmadıkça (abdest alırken) burnuna iyice su çek.” [Ebu Davud rivayet etti]
Meninin çıkmasına veya şehvetin artmasına neden olacak şeyler oruçluya mekruh kılınmıştır. Oruçlu kişi, bu tür şeylerden kaçınmalıdır.
Aişe (radiyellahu anha) anlatıyor: “Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) oruçlu olduğu halde (eşini) öper ve eliyle (onun tenine) dokunurdu. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) sizin içinizde şehvetine en hâkim olanınızdı.” [Buhari ve Müslim rivayet ettiler]
Bu nedenle gencin, hanımının tenine dokunması mekruh görülmüştür. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir adam Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’e oruçlunun hanımıyla mübaşeretinden (tenine dokunmasından) sordu. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ona ruhsat verdi. Arkadan bir başkası geldi, o da aynı şeyi sordu. Buna ise mübâşereti yasakladı. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in ruhsat tanıdığı kimse yaşlı birisiydi, yasakladığı kimse de gençti.” [Ebu Davud rivayet etti]
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: «Fecir esnasında ufuktaki beyazlık; karanlıktan ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra geceye kadar orucu tamamlayın.» (Bakara:187)
- Uyarılar :
- Unutarak bir şey yiyip içenin orucu sahihtir. Hatırlaması halinde oruca devam etmesi gerekir.
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır: “Kim, oruçlu olduğu halde unutarak yer veya içerse, orucunu tamamlasın. Zirâ onu ancak Allah yedirmiş ve içirmiştir.” [Müslim rivayet etti]
- Ağız ve burun yoluyla mideye giren her şey orucu bozar. Yiyecek, içecek ve gıda verici iğneler bu kapsamdadır. Gıda verici olmayan iğneler (pensilin vb.) yiyecek ve içecek türünden olmadıkları için orucu bozmazlar.
- Ihtiyaçtan dolayı astım vb. hastalıklar için ağza püskürtülen sprey ilaçlar orucu bozmaz.
- Sürme, göz ve kulağa damlatılan damla orucu bozmaz. Çünkü bunların orucu bozduklarına dair bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca göz; alışılmış bir yeme ve içme yeri de değildir. Kulak ve burun damlaları da böyledir.
Fakat Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ’in, istinşak (abdest sırasında burna su çekmek) yaparken aşırı gitmekten sakındırması sebebiyle burun damlasını ihtiyatla kullanmak gerekir. Bir diğer neden ise burnun, mideye bağlantısı olan bir organ olmasıdır.
Sigara gibi gıda türünden bir şey olmadığı halde içilen zararlı şeyler orucu bozar. Çünkü bunlar vücuda alışılmış yoldan, yani ağızdan, girmektedir. Diğer bir husus da bunun yeme ve içme hükmünde değerlendirilmesidir.
Kaçınılamayan şeylerin vücuda girmesinden oruç bozulmaz. Yolda yürürken çıkan toz ile dişlerde kalan yemek artıkları orucu bozmaz.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: «Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı..» (Bakara:187)
Oruçluyken cima yapan kişinin orucu bozulur. Bu kişi, cima yaptığı günü kaza etmeli, katı bir keffaret olarak bir köle azat etmelidir.
Bu kişi köle azat edemiyorsa kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bunu da yapamıyorsa o vakit altmış miskini (yoksulu) yedirmelidir.
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: “Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘e bir adam geldi de: Helak oldum! dedi. Peygamber: “Hâlin nedir?” diye sordu. O kimse: Oruçlu iken Ramazanda eşimin üzerine düşüp cinsî münasebette bulundum, dedi. Peygamber: “Bir köle azat etmeye muktedir olabilir misin?” buyurdu. O zât: Hayır (gücüm yetmez)! dedi. Peygamber: “Öyleyse arka arkaya olmak üzere iki ay oruç tutabilir misin?” dedi. Hayır (gücüm yetmez)! diye cevap verdi. Peygamber: “Altmış fakiri doyurmaya gücün yeter mi?” buyurdu. O zât: Hayır gücüm yetmez! dedi. Peygamber ona: “Otur!” diye emretti, o da oturdu. Bir müddet sonra Peygamber’e içi hurma ile dolu bir arak (hurma yaprağından örülmüş bir zembil) getirildi. Peygamber o zâta: “Bunu al da yoksullara sadaka et!” buyurdu. O zât: Benden daha fakir olanlara mı vereceğim? dedi. Bunun üzerine Peygamber dişleri meydana çıkıncaya kadar güldü ve: “Bu hurmayı al, kendi ailene yedir!” buyurdu. [Buhari ve Müslim rivayet ettiler]
O halde keffaret, hadiste zikredilen terbibe göre yerine tatbik edilir. Buna göre oruç tutmaktan aciz olmadığı sürece yedirmemeli; köle azat etmekten aciz olmadığı sürece de oruç tutmamalıdır.
Kocasının cima isteğine rıza gösteren kadına da keffaret gerekir. Şayet kocası onu cimaya zorlamışsa sadece o günü kaza etmelidir. Kocası tarafından cimaya zorlanan bu kadına keffaret gerekmez.
- Cimanın (cinsi münasebetin) manası: Meninin kişinin kendi isteğiyle inmesi. Oruçlu kişiden, öpüşme, dokunma veya istimna (elle doyum) neticesinde meni akarsa orucu bozulur.
Çünkü bu, orucu bozan türden bir şehvettir. Bu kişiye kaza gerekir; keffaret gerekmez. Çünkü hakkın bulunan kesin nastan sebebiyle keffaret sadece cima ile gerçekleşir.
- Orucun, meziyle bozulacağına dair herhangi bir delil olmadığından öpme, dokunma ve düşünme neticesinde kişiden akan mezi orucu bozmaz.
- Oruçlu kişi uykudayken ihtilam olursa veya hastalık bir hastalık sebebiyle şehvetsiz bir şekilde kendisinden meni akarsa orucu bozulmaz; çünkü bu durum onun seçim ve iradesi dışında gerçekleşmiştir.
- Oruçlu kişi fecirden önce cima veya ihtilama bağlı cünüp olarak uyanmışsa orucu sahihtir.
Bu kişi sabah namazını kılmak için vakit kaybetmeden gusül abdesti almalı ve cemaate yetişmelidir.
Aişe (radiyellahu anha) anlatıyor: “Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ‹in, ailesiyle ilişkide bulunup cünüp olarak sabahladığı olurdu. Sonra yıkanıp, orucunu tutardı.”
İsteyerek kusmak oruçluya kaza gerektirir. İstemeyerek yani irade dışında kusmak oruca zarar vermez.
Bunun delili Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in: “Kim kendiliğinden kusacak olursa, üzerine kaza gerekmez. Kim de isteyerek kusarsa orucunu kaza etsin.”
Kadın hayız veya nifas kanını gördüğü anda –güneşin batışına yakın bir zamanda bile olsa- orucu bozulmuş olur. Üzerine da kaza gerekir.
-Özel bir aletle kanın vücuttan çıkarılması anlamına gelen hacamat orucu bozmaz. Çünkü Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) oruçluyken hacamat yaptırmıştır. Ebu Said el-Hudri (radıyallahu anh) anlatıyor: “Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) oruçluya öpme ve hacamat yaptırma ruhsatı vermiştir. Zayıflık sebebiyle hacamat mekruh sayılmıştır. Enes bin Mâlik (radiyellahu anh)'e; Siz oruçlunun kan aldırmasını mekruh görür müydünüz? diye soruldu. O da: ‘Zayıflığa sebebiyet vermediği sürece hayır (mekruh görmezdik)’ dedi."
- Yaralanma, diş çekimi, burun kanaması sonucu çıkan ya da tahlil ve bağış için alınan kan orucu bozmaz.