"Nefis cihadı" ve "Allah yolunda" kavramı

"Nefis Cihadı" ve "Allah yolunda" kavramı (9105) no'lu fetvanın dördüncü sorusu: Soru 4 : Kur'ân-ı kerim'de geçen "cihat" ve "Allah yolunda (mücadele)" tabirleri savaş dışında bir anlama gelmez mi? Nefis cihadı diye bir şeyin bulunmadığı doğru mudur? Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Tebuk gazvesi dönüşünde dile getirdiği nefis cihadına, ilgili hadisin zayıf olması sebebiyle hiçbir şekilde inanılmamalı mı? Hadisi nebeviler ışığında nefis cihadına, cihadın bir çeşidi ya da Allah yolunda mücadele denebilir mi? (Bölümün numarası 12; Page No. 38)


4 : Öncelikle belirtelim ki Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, mealiyle, zekatın verilme yerlerinden bahseden âyette yer alan "Allah yolunda" ibaresinin anlamına dair Suudi Arabistan Yüksek Âlimler Konseyinden 24 no'lu ve 12/8/1394h. tarihli şu karar çıkmıştır: Sadece Allah'a hamd eder, kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan Hz. Muhammed'e, onun âilesine ve sahabesine salatü selam dileriz. İmdi: Yüksek Âlimler Konseyi 5-22/8/1394h. tarihleri arasında Taif şehrinde yapılan beşinci dönem toplantısında, Bilimsel Araştırmalar ve Fetva Daimi Komisyonunun zekat verilecek yerlerle ilgili âyette geçen yüce Allah'ın Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, (Bölümün numarası 12; Page No. 39)  sözüyle, Allah yolunda savaşanların ve bunlara lazım olan yardımların mı? Yoksa her türlü iyilik alanını kapsayan umumi bir mananın mı kastedildiği konusunda hazırladığı araştırmayı inceledi. Hazırlanan araştırmanın muhtevasını ve orada yer verilen ilim ehlinin konuyla ilgili görüşleri inceleyen, âyette geçen "Allah yolunda" ibaresini yalnız Allah yolunda savaşanlar ve onlara gerekli olan yardımlarla sınırlandıranların delillerinin yanı sıra âyeti daha geniş bir bakış açısıyla yorumlayarak söz konusu ibarenin anlamını sadece savaşanlarla sınırlandırmayıp kapsamına mescitler ve köprüler kurmak, ilim öğretmek ya da öğrenmek, davetçiler ve rehberler hazırlamak... vb. gibi iyilik alanlarını da katanların delillerini tartışan komisyon üyelerinin çoğunluğu yüce Allah'ın Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, sözünden muradın ne olduğu konusunda müfessir, muhaddis ve fakihlerden oluşan cumhuru ulemanın görüşünü tercih etmiştir. Buna göre söz konusu ibareyle kastedilen, gönüllü savaşçılarla bunların savaşa hazırlanması için gerekli olan yardımlardır. Eğer bu sınıf yoksa, zekat malının tamamı diğer sınıflara sarfedilir. Zekat malının hiçbiri kamu hizmetlerine sarfedilemez. Âyet-i kerimede zikredilen fakir, yoksul ya da diğer sınıflardan zekatı hakeden hiç kimse bulunmazsa, ancak o zaman kamu hizmetlerine sarfedilebilir. Başarı Allah'tandır! Efendimiz Hz.Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun. Yüksek Âlimler Konseyi Yüce Allah'ın aşağıdaki âyetinin yorumuna ilişkin bir bakış yaklaşım: Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, Sadece Allah'a hamd eder, kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan Hz. Muhammed'e, (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun. İmdi: "Sadakalar (zekatlar).... yoksullara, düşkünlere..." diye başlayan ayette yer alan Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, Sadakalar (zekâtlar)..., yoksullara, düşkünlere,... (Bölümün numarası 12; Page No. 40)  ifadesindeki "Allah yolu" ibaresinin yorumuna dair ilim ehlinin görüşlerini inceleyip "Allah yolu" kavramıyla kastedilen manaya ilişkin üç görüşü ve her görüşün savunucularının dayandığı deliller üzerinde etraflıca düşündükten sonra yüce Allah'ın Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, âyetinde geçen "Allah yolunda" sözüyle kastedilenin, başta Allah yolunda cihat olmak üzere "Bütün iyilik ve hayır türleri" olduğunu savunan görüşün aşağıdaki sebeplerden dolayı daha isabetli olduğu bizce anlaşılmıştır: 1 - İfade geneldir; delil olmadan bazı konularla sınırlandırılamaz. Bu konuda delil yoktur. Ata b. Yesar'dan nakledilen Beş kişi hariç, zengine sadaka helal olmaz: ifadesiyle başlayan ve bunlar arasında "Allah yolunda savaşanı" da zikreden hadisin, "Allah yolunda" tabiriyle kesin savaşın kastedildiğini belirlediği görüşü doğru değildir. Zira hadis en fazla, zengin bile olsa mücahide Allah yolunda cihat payı verileceğini gösterir. Oysa Allah'ın iyilik yolları pek çoktur ve sadece Allah yolunda cihatla sınırlandırılamaz. 2 Hadisler ve tarihi rivayetler, uygulamada Yüce Allah'ın Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, âyetinin umumi manasının esas alındığını göstermektedir. Nitekim Sünnet hac ve umreyi Allah yolunda amel olarak değerlendirmiştir. Ebû Lâs, Ümmü Ma'kıl ve İbn Abbas'tan nakledilen hadiste bu mana açıkça görülmektedir. Söz konusu rivayette şu ifade geçer: "Sen onu haccettirirsen, o da Allah yolunda (cihat) olur". Allah Resûlü'nün (s.a.v.) bazı ashabından nakledilen rivayetlerde de (eserler) hac, Allah yollarından bir yol olarak görülür. Ebû Ubeyd el-Emval isimli kitabında, İbn Abbas'a dayandırdığı bir kavile göre İbn Abbas'ın, bir kimsenin zekat malının bir kısmını hac masrafları için vermesinde bir sakınca görmediğini belirtir. (Bölümün numarası 12; Page No. 41)  Yine Ebu Ubeyd'in sahih bir senetle İbn Ömer'e dayandırdığı bir rivayette şöyle denir: İbn Ömer'e, Allah yolunda harcanması için otuz dirhem vasiyet eden kadının bu parasının hac masrafları için harcanıp harcanamayacağı sorulunca: "Bu da Allah yolunda sayılır" diye cevap verir. Yine Kurtubî'nin tefsirinde naklettiğine göre Abdurrahman b. Ebi Nu'm şöyle anlatır: Abdullah b. Ömer ile birlikte oturuyordum. Derken bir kadın geldi ve şöyle sordu: Ey Ebu Abdurrahman, kocam malının Allah yolunda harcanmasını vasiyet etti... Rivayette şu ifade geçer: Kadına, o malı Allah'ın kutsal beytini ziyarete giden muttaki hacılar için harcamasını söyledi ve "Onlar Rahmanı ziyarete giden heyettir. Onlar Rahmanı ziyarete giden heyettir. Onlar Rahmanı ziyarete giden heyettir." diye de ekledi. Aynı şekilde sünnet müslümanlar arasında samimi ilişkilerin yaygınlaştırılmasını, gönüllerinin alınmasını ve haklarının korunmasını Allah yollarından bir yol olarak sayar. Buhârî, Sahih'inin Kasâme bölümünde şu rivayete yer verir: Bize Ebû Nuaym bildirdi. Dedi ki: Bize Said b. Ubeyd Beşir b. Yesar'dan naklen şöyle bildirdi: Beşir b. Yesar'ın anlattığına göre Sehl b. Hasme adında Ensarlı bir adam kendisine şöyle anlatmış: Kavminden bir grup Hayber'e gitmiş ve şehirde birbirlerinden ayrılmışlar. Sonra içlerinden birini öldürülmüş olarak bulmuşlar. Maktülü buldukları kent sakinlerine: "Arkadaşımızı siz öldürdünüz" demişler. Onlar da: "Biz öldürmedik. Öldüreni de bilmiyoruz" diye cevap vermişler. Bunun üzerine Ensarlılar doğruca Hz. Peygamber'e (s.a.v.) giderek : "Ey Allah'ın resûlü, Hayber'e gitmiştik. Orada aramızdan birini öldürülmüş olarak bulduk" deyip şikayetçi oldular. Resûlullah (s.a.v.): "Büyüğünüz konuşsun, büyüğünüz" dedi. Sonra: "Öldürenin kimliğini ispatlayan delil getirmelisiniz?" buyurdu. "Delilimiz yoktur" dediler. "O zaman (Hayberliler) yemin ederler" buyurdu. Ensarlılar: "Biz Yahudilerin yeminine güvenmeyiz" dediler. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.v.) öldürülen kişinin kanının heder olmasını istemedi ve zekat malından yüz deve vererek fidyesini ödedi. İbn Hacer (Bölümün numarası 12; Page No. 42)  der ki: İbn Ebi Leyla versiyonunda "Fidyesini kendinden ödedi" ifadesi geçer. Bazı âlimler "Kendinden" ifadesiyle "kamu hizmetleri için ayrılan beytülmal" kastedilmiştir diyerek iki rivayeti uzlaştırmışlardır. Bazısı ise rivayeti zahirine göre yorumlamışlardır. Kadı İyaz, bazı alimlerin zekatın kamu hizmetleri için harcanmasına cevaz verdiklerini belirtir ve bu ve daha başka hadisleri buna delil olarak zikreder. Nitekim daha evvel Zekat bölümünde ve Ebû Lâs'ın Hz. Peygamber (s.a.v.), hacca giderken bizi sadaka develerine bindirdi. sözünün şerhi sırasında bu meyanda bazı görüşler geçmişti. Buna göre hadiste geçen "Kendinden" ifadesiyle kastedilen "emri ve tasarrufu altında olan mal" demektir. Böyle yapmakla Hz. Peygamber (s.a.v.) diyeti Yahudilere ya da başkalarına yüklemekten kaçınmıştır. Kurtubî: el-Müfhim'de (Müslim şerhi) der ki: Hz. Peygamber (s.a.v.) toplum birliğini korumak maksadıyla özellikle de doğru hükme ulaşmanın imkansız olduğu hallerde cömertliğinin ve siyasi dehasının bir gereği olarak celbi menafi ve defi mefasit maksadıyla böyle davranmıştır....ilh. İmam Nevevî Kasâme hadisini şerhederken şöyle der: Hadisin zahirini esas alan mezhep imamlarımızdan Ebû İshak el-Mervezî der ki: Bu hadisin delaletiyle diyetin zekat develerinden ödenmesi caizidir. Yine bu ümmetin bilgini Abdullah b. Abbas (r.a.) zekat malıyla köle azadının caiz olduğunu savunur. Buhârî'nin Sahih'inde, Yüce Allah'ın (hürriyetlerini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, (Bölümün numarası 12; Page No. 43)  âyetine dair babta İbn Abbas'tan (r.a.) nakille "Zekat malıyla köle azat eder, hac ziyareti için harcar ve Sadakalar (zekâtlar)... ancak, yoksullara,... âyetini okuyarak "Hangisine harcarsan, geçerlidir" derdi, rivayetine yer verilmiştir. İbn Hacer der ki: Ebu Ubeyd el-Emval'inde bu rivayeti Hassân b. Ebi Eşras kanalıyla Mücahid'den, o da İbn Abbas'dan muttasıl bir senetle naklederek şu bilgilere yer vermiştir: İbn Abbas kişinin zekat malıyla hac masraflarını ödemesinde ve köle azat etmesinde bir sakınca görmezdi. Yine, Ebu Bekir b. Ayyaş, A'meş, İbn Ebi Nüceyh, Mücahit yoluyla İbn Abbas'dan (r.a.) "Malının zekatıyla köle azat edebilirsin" sözünü nakletmiştir.... ilh. 3 Hac, Allah yolundandır. âyetiyle ilgili Ma'kıl hadisinde Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Min-i teb'ıdiyye (bütünün bir kısmına işaret eden min harfi ceri) ifadesi zekat yerlerini açıklayan âyette geçen "Allah yolu" ifadesinin umumi anlamda olduğunu, birden çok ameli kapsadığını ve haccın da bunlardan biri olduğunu hissettirmektedir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ifadesini aynen İbn Ömer de kullanarak hac için "Hac, Allah yolundan bir yoldur" demiştir. Buna göre konuyla ilgili bizim yaklaşımımız şu şekilde özetlenebilir: Zekat verilecek diğer yerlerlerin ihmal edilmemesi şartıyla "Allah yolu" ifadesi diğer kamu hizmetlerini de kapsar. Bu konuda öncelik, şayet Beytülmalde yeteri kadar kaynak yoksa, her türlü silahı satın alma, askerleri donatma ve orduya erzak sağlama... vb. gibi yollarla İslam düşmanlarına karşı savaş hazırlıklarına verilmelidir. En büyük kamu hizmetlerinden biri de kuşkusuz İslam davet ve hükümlerini beyan etmeleri, dinsizlik ve sapkınlık propogandistleri ve yıkıcı ideolojilerle mücadele etmeleri için davetçiler hazırlamaktır. (Bölümün numarası 12; Page No. 44)  Başarı Allah'tandır! Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.


Tags: