Birinci soru,(7701) no'lu fetvadan:
Soru 1: İns ve cinnin peygamberi (s.a.v.) kelime-i tayyibe olarak hadiste şöyle buyurmuştur:
Kim "lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlüllah" derse cennete girer.
Bu kelime-i tamme, iki bölümden oluşmaktadır. Birincisi "la ilahe illallah" tır ki, Allah Te'âlâ'nın vahdaniyetine delildir. İkinci bölüm, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) peygamberliğine delalet eder. Bunu hangi kitapta bulabilirim?. Eğer her iki bölümüyle Allah'ın kitabında ve Peygamber'in (s.a.v.) hadislerinde varsa onlardan, yahut onların dışında her iki bölümüyle hangi kitapta bulabilirim?
Cevap 1: İslam'ın rükunlarından birinci rükun olarak iki bölümüyle birlikte Kur'ân-ı Kerim'de çok zikdedilmiştir. Birinci bölüm ki, Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, diridir, kayyûmdur.
(Bölümün numarası 1; Page No. 78)
Bir başka ayet şöyledir: Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. Bir başka ayette şöyle buyuruyor: İşte Rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. İkinci bölüm ki, Allah Te'âlâ bununla ilgili şöyle buyuruyor: Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Yine Allah Te'âlâ şöyle buyuruyor: Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir.
Sünnetten delile gelince, Buhari ve Müslimde İbn-i Ömer'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: İslam Dini beş şey üzerine bina edilmiştir: Kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, hac etmek, ramazan ayı oruç tutmak. "Sahih-i Müslim'de " Hz. Ömer'den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: Bir gün Rasûlüllah’ın (s.a.v.) huzurunda oturmakta iken elbiseleri alabildiğine beyaz, saçları oldukça siyah, üzerinde yolculuğun etkileri görülmeyen ve aramızda kimsenin tanımadığı bir adam yanımıza çıkageldi. Rasûlüllah'ın (s.a.v.) yanına oturdu. İki dizini Onun dizlerine dayadı. Ellerini dizleri üzerine koyarak şöyle dedi: “Ey Muhammed, bana İslâm hakkında haber ver” Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İslâm, Allah’dan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şahitlik etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman, oraya yol bulabildiğin takdirde, beyti haccetmendir.” Adam, “doğru söyledin,” dedi. Hz. Ömer dedi ki: “Adama hayret ettik, hem ona soru soruyor hem de söylediğini doğruluyor.” Yine sordu: “O halde bana imandan haber ver” Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “iman, Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman edip hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna, kaza ve kadere inanmaktır.” Adam, “doğru söyledin,” dedi. Bu sefer, “O halde bana ihsana dair haber ver,” dedi. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: İhsan Allah’a onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir, sen onu görmüyorsan da o seni görüyor.” Adam: “O halde bana kıyametten haber ver,” dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Bu konuda kendisine soru sorulan sorandan daha bilgili değildir.” Adam: “O halde bana onun alametleri hakkında bilgi ver,” dedi. Rasûlüllah şöyle buyurdu: Cariyenin efendisini doğurması, çıplak ayaklı, giyimsiz, fakir koyun çobanlarının yüksek bina yapmada birbirleriyle yarıştıklarını görmen. Sonra o adam geçip gitti. Bir süre geçtikten sonra Rasûlüllah bana şöyle dedi: “Ey Ömer, o soru soran kişinin kim olduğunu biliyor musun?” Ben,“Allah ve Rasûlü daha iyi bilir" deyince şöyle buyurdu:
(Bölümün numarası 1; Page No. 79)
"O, Cebrail idi, size dininizi öğretmek üzere geldi."
Buhari ve Müslim'de Ubade b. Samit'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Her kim, Allah'dan başka ilah yoktur, yalnız O vardır, ortağı yoktur, Muhammed de muhakkak Allah'ın kulu ve Rasûlüdür, İsâ da Allah'ın kulu ve Rasûlüdür ve Meryem'e bıraktığı bir kelimesidir ve Allah tarafından hayat verilen bir ruhtur. Cennet haktır, cehennem de haktır, derse Allah, o kimseyi bulunduğu hal üzere Cennete kor. Yine Buhari'de Enes'ten (r.a.) rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
(Bölümün numarası 1; Page No. 80)
"La ilahe İllallah", deyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Bunu söylerler, bizim namazımız gibi namaz kılarlar, bizim kıblemize yönelirler, bizim kestiğimiz gibi keserlerse, kısası gerektiren bir suç dışında kanları ve malları bize haram olmuş olur ve hesapları Allah'adır. Yine Buhari ve Müslim'de U'tban'dan (r.a.) merfu olarak şöyle rivayet edilmiştir: Allah'ın rızasını talep ederek "la ilahe illallah" diyeni Allah (c.c.) cehenneme haram kılmıştır.
İlim ehli, bu hadisleri ve bu manaya gelen hadisleri şöyle tefsir etmişlerdir: Kim bu iki şehadet kelimesini getirir, farzları eda etmek, haramları terk etmek ve sadece ihlasla Allah'a ibadet etmek suretiyle bunun hakkını verirse, Allah onu hemen Cennete girdirir. Şirkin dışında tevbe etmeksizin günahkar olarak ölen kimseye gelince, o Allah'ın dilemesine kalmıştır. Allah dilerse onu bağışlar ve bulunduğu hal üzere Cennete kor, dilerse günahı miktarınca azap eder sonra Cennete kor. Rasûlüllah'tan (s.a.v.) rivayet edilen hadisler bunu göstermektedir. Kur'ân'ın bazısı bazısını tefsir ettiği gibi, sünnet de öyledir. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Bu ayet, tevbe etmeyenler hakkındadır.
Allah Tealanın şu: De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. ayeti ise, ilim ehlinin icmaı ile tevbe edenler hakkındadır. Bu, Peygamber'in (s.a.v.) ashabından Ehlü's-Sünne ve'l-Cemaa'nın ve dört imam ve onlara tabi olanlar gibi, ilim ve iman ehlinden onların yolunda
(Bölümün numarası 1; Page No. 81)
gidenlerin görüşüdür.
Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.