Japonya'daki müslüman kadın, dinini muhafaza etmek için ne yapabilir?

(17336) Numaralı fetva: Soru: Allah Teâlâ'ın fazlı ve hidayeti ile bazı Japon kızları müslümanlıklarını açıklıyorlar. Bu andan itibaren onların küfür üzere kalmalarını yahut onların karışık hıristiyanlığa dönmelerini tercih eden inançsız Japon toplumu ile mücadele başlıyor. Çünkü tahrif edilmiş hıristiyanlıklarında bağlılıkları bulunmamaktadır. Kişi, içki içen, domuz yiyen ve haram kız arkadaşı edinen birisi oluyor. Fakat o, Rabbe, Rabbin oğluna ve Ruhü'l-Kudüs'e inanan bir hıristiyandır. Güç ve kuvvet; doğurmayan ve doğrulmayan ve ona hiçbir şey denk olmayan, bir, tek ve samed olan Allah'a aitttir. Fakat o, müslümanlığa döndüğü zaman, diğerlerinden farklı, onlardan muhtelif, onların toplumundan ayrılmış ve onların kulüplerini terk etmiş bir kimse oluyor. Toplum onu dışlıyor ve ona akıllı olarak bakmıyor. (Bölümün numarası 2; Page No. 52)  Çoğu kere toplumdan uzaklaşmak ve çalışmaktan men edilmekle bundan kurtuluyor. O, onlar gibi bir japondur. Nasıl olur da bu şeni fiili işler, müslümanlığa döner ve onların törenlerini, içkilerini ve domuzlarını terk eder ve Rab olarak kabul etmedikleri Allah için namaz kılar.Genç kızların problemi daha fazla oluyor. Zira gücü daha zayıf ve eğer işi varsa genel olarak mali geliri işiyle irtibatlı yahut kafir olan ailesiyle irtibatlı. Müslüman genç kızın karşılaştığı çeşitli problemlerin başında örtünme gibi farzları yerine getirme problemidir. Çoğu kere onun işi bunu yasaklıyor, yine iş yerinde namazı kılmaktan da onu men ediyor. Dolayısıyla namazı vaktinde kılamıyor ve tek geçim kaynağı olan işinden ayrılma korkusundan dolayı toplu olarak onu kaza ediyor. Zira onlardan sadece onun müslüman olduğu ailesinden tamamen ayrı olarak yaşıyor. Başka bir müslaman kızın başka bir problemi de, mübarek Ramazan ayı orucunu tutamıyor. Zira o, müslümanlığını ailesinden gizliyor. Özellikle katı hıristiyan olan ve kızının küfürde olmasını kabul eden ve müslüman olmasını kabul etmeyen annesinden. Bu kız kardeşin yaşı 18 dir ve ailesinin masraflarını karşıladığı henüz üniversitede öğrenim çağındadır. (Bölümün numarası 2; Page No. 53)  Bundan dolayı aynı evde onlarla beraber yaşıyor ve yemede, içmede ve hayatta tam olarak onlara iştirak ediyor. Bu da bir çok haramları içine alıyor. Mesela o, ramazan orucunu tutamıyor. Değilse bu, ailesine garip geliyor ve onun müslümanlığını öğreniyorlar. Böylece ona eziyet etmeye ve her vesile ile onun öğrenimini tamamlamayı yasaklamaya başlıyorlar. Zira bu, ileride onun tek geçim kaynağı olacaktır. Üçüncü bir problem de, Allah'ın fazlı ve keremiyle müslümanlığını açıklayan ve Allah korusun fakat eşi ve çocukları henüz küfür üzere olan bir japon erkekte görülmektedir. O, onlarla ne yapacağını bilmiyor. Buradan zât-ı âlinize şunu sormak istiyoruz:1- Müslüman kız, yukarıda geçtiği duruma göre, burada Japonya'da nasıl yapar?2- Japon erkek kardeş, eşine yönelik ne yapar? Eşi küfür üzere devam ederse ona helal olur mu? Aynı şekilde çocuklarına karşı ne yapar?3- Kadının evi dışında ve genel mekanlarda, avret yerini açmamak için oturarak namaz kılması sahih midir? Allah sizi hayırla mükafatlandırsın.


(Bölümün numarası 2; Page No. 54)  Cevap: Öncelikle: Kim müslüman olur ve onu açıkladığı zaman zarar göreceğinden korktuğundan dolayı müslümanlığını gizlerse, islam'a girişini ortaya koyan şeyi açıklamadan, islam'ın güzelliklerini korktuğu kimseye arz etmeye çalışır ve onun hidayeti için Allah'a dua eder. Belki Allah onun kalbini islam'a açar ve müslüman olmak suretiyle onun için hayır hasıl olur ve ondan beklenen zarar defedilmiş olur. Eğer hidayete ermez ve hala zarar söz konusu olursa yahut ülke islam'ın şiarlarını yaşamaya müsamaha etmezse, gücü yeterse müslümanların ülkesine hicret etmesi vacip olur. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Allah yolunda hicret eden kimse yeryüzünde gidecek bir çok güzel yer ve bolluk (imkân) bulur. Ayeti oku. Yani, kendisine sığınacağı ve hoşuna gitmeyen şeyden uzaklaşacağı bir yer, dalaletten hidayete, sıkıntıdan kurtuluşa ve fakirlikten zenginliğe bir genişlik bulur.Ancak çaresiz olması yönüyle hicrete gücü yetmezse, Allah Te'âlâ onu özürlü kabul eder. Kendisiyle hicret arasına engel olan kimse yahut kadın olması gibi. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: "Ne işte idiniz!" dediler. Bunlar: "Biz yeryüzünde çaresizdik" diye cevap verdiler. Melekler de: "Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" dediler. İşte onların barınağı cehennemdir;orası ne kötü bir gidiş yeridir.(97)Erkekler, kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) âciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır.(98)İşte bunları, umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır. (Bölümün numarası 2; Page No. 55) Bunun anlamı şudur: Hiçbir çareye ve hiçbir nafakaya gücü olmayanlar ve yola çıksalar bile hicret mahalline hiçbir yol bulamayanlar.İkinci olarak: Kadın çaresiz kalırsa, eğer varsa ülkesindeki islami merkezlerle irtibat kurar. Umulur ki, ona yardım edecek ve problemini çözecek bir imkan bulur. Değilse sabreder, Allah'tan kurtuluş bekler ve durumunda bir kolaylık kılması için Allah Te'âlâ'ya dua eder. Gücü oranında islam'a, onun hükümlerine ve farzlarına bağlı kalmasıyla birlikte, bütün bunlarda sevap kazanır. Zira Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının. Peygamber efendimiz de şöyle buyurmuştur: Size bir şey emrettiğim zaman, gücünüz yettiği kadarıyla bunu yerine getirmeye çalışın. Hadisin sıhhati üzerinde ittifak edilmiştir. (Bölümün numarası 2; Page No. 56) Üçüncü olarak: Koca müslüman olur ve eşi küfür üzere kalırsa, eğer o kitabi yani yahudi yahut hıristiyan ise, onunla devam etmesi caizdir. Çünkü asıl olan, müslümanın, iffetli olan kitabi bir kadınla evlenmesi caizdir. Zira Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Bugün size temiz ve iyi şeyler helal kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (yahudi, hıristiyan vb. nin) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla, namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helaldir. Ayeti oku.Ancak kitabi değilse, onunla beraber devam etmek caiz değildir. Zira Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Kafirlere geri göndermeyin... Ancak eş müslüman olur ve kocası küfür üzere kalırsa, kadın ona haram olur. Zira Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kafirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Ayeti oku. (Bölümün numarası 2; Page No. 57) Eğer mecbur bırakılır ve ayrılmaya gücü yetmezse, kurtuluş gelinceye kadar sabreder ve ona bir günah yoktur. İslam'ın başında müslüman hanımların sabrettikleri gibi. Onlardan birisi, Resûlüllah'ın (s.a.v.) kızı Zeynep (r.a.) dir. Müslüman olduktan sonra, müslüman olmayan kocası Ebu'l-As b. er-Rabi' ile kalmıştır. Peygamber (s.a.v.) aralarını ayırmaya gücü yetmeyince, bundan sonra Peygamber'e (s.a.v.) iltihak etmiş, kocasından ayrılmış sonra da müslüman olduktan sonra Peygamber (s.a.v.) onu ona geri döndürmüştür. Dördüncü olarak: Çocuklar ise, anne babadan dini olarak hayırlı olana tabi olurlar. Eşlerden birisi müslüman olduğu zaman, küçük olan bütün çocukların müslümanlığına hükmolunur. Çünkü küçük, anne babasından dinen hayırlı olanına tabi olur.Beşinci olarak: Kadının, yabancı erkeklere karşı örtünmesi, zinetini ızhar edecek her şeyden kaçınması, evinde kalmaya çalışması ve ancak ihtiyaç için tesettür ve ağırbaşlı olarak evden çıkması gerekir. O evinin dışında iken namaz vakti girerse, erkeklerden uzaklaşır ve namazı kılar. Soruda zikredildiği gibi, kıyamı terk etmesi mubah olmaz. Çünkü gücü yetmekle birlikte kıyam, namazın rükunlarından bir rükundur ve ona gücü yetmektedir.Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.


Tags: