"İsa, Allah'ın oğludur" diyen kimseye cevap

Birinci soru, (9087) no'lu fetvadan: Soru 1: Kilise, İsa (a.s.)'ın Allah'ın oğlu olduğuna dair Kur'ân-ı kerim'den bazı ayetleri delil getiriyor. Buna delil olarak şöyle diyorlar: Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bu ayette olduğu gibi Allah tek iken müfred şekilde hitap etti. İsa (a.s.)'ı yaratınca bazı ayetlerin üslubu cem' (çoğul) kalıbına değişti. Buna şu ayetleri delil olarak gösteriyorlar: Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik. ve Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. (Bölümün numarası 3; Page No. 295)  Yine diyorlar ki: Allah çoğul kalıbıyla (yani Allah, İsa ve Kutsal Ruh) konuştu. Bu arada sayın Şeyh Abdurrahman b. Uveyn ve sayın Şeyh Ali b. Fahd b. Ğays'ı ziyaret etme şerefine ulaştık. Onlar size yazmayı işaret buyurdular.


Cevap 1: Kur'ân'ın üslubunun çeşitli olması ve Allah Te'âlâ'nın kendi zatından bir seferinde müfred sığasıyla, başka bir kere çoğul sığasıyla haber vermesinde, İsa (a.s.)'ın oğlu olması veya ilahlık isnat edilmesine bir delil yoktur. Bu sığalar bazen cem'de, bazen de müfrette ta'zım için kullanılır. Bir kaç yönden bu böyledir:Birinci yön: Cem' ve ifrad (tekil ve çoğul) sığalarıyla Kur'ân'da üslubun çeşitliliği, Allah Te'âlâ, İsa (a.s.)'ı ve annesi Meryem'i yaratmadan binler sene önce, onları yarattığı zaman ve onları yarattıktan sonra da vardı. Dolayısıyla onların varlığının, üslubun çeşitliliğinde bir tesiri olmamıştır. Bilakis bu başka bir durumdur ki, aşağıda açıklanacaktır:Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattık.(26)Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık. Yine şöyle buyurmuştur: Hani biz meleklere: Âdem'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da onu ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanınızdı (Bölümün numarası 3; Page No. 296) İsa (a.s.) ve annesinin varlığından önce, üslup çeşitli şekillerde gelmiştir. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur: Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur olduğu halde Tevrat'ı indirdik. şu ayete kadar: Şu halde (Ey yahudiler ve hakimler!) İnsanlardan korkmayın, benden korkun. Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.(44)Tevrat'ta onlara şöyle yazdık: Cana can, şu ayete kadar: Kendinden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak peygamberlerin izleri üzerine, Meryem oğlu İsa'yı arkalarından gönderdik. Ve ona, İncil'i verdik. şu ayete kadar: Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'ân'ı) gönderdik. ve şöyle buyurmuştur: Muhakkak biz,Nuh'u kendi kavmine gönderdik. Halil'i İbrahim (a.s.) hakkında şöyle buyurmuştur: Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yâ'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.(49)Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk; kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik. Kelimesi İsa (a.s.) hakkında şöyle buyurmuştur: ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.(52)Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik. ve şöyle buyurmuştur: Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ayeti oku. Yine şöyle buyurmuştur: Irzını iffetle korumuş olanı (Meryem'i de an). Biz ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık. (Bölümün numarası 3; Page No. 297) ve şöyle buyurmuştur: Allah o zaman şöyle diyecek: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimetimi hatırla!" Ayetleri oku. İsa'nın yaratılmasında, onunla konuşmasında ve yaratılmadan önce, ifrad ve cemi olarak üslupta çeşitliliği içeren benzeri ayetler vardır. Buradan ortaya çıkıyor ki üslup, İsa (a.s.)'ın yaratılmasından sonra değişmemiştir ki, Allah'ın oğlu olduğuna ve O'nunla beraber ilahlığına bir delil olsun. Bilakis bu, ikinci yönden anlaşılacak başka bir durum içindir.İkinci yön: Arapçayı ve tabirdeki üsluplarını bilen herkes bilir ki, mütekellim zamiziri (ene gibi zamir) tek kişi kendisini ifade ederken kullanır. Mütekellim zamiri olan "nahnü" ve "nâ" lafızlarını ise, iki ve daha çok kişi kullanır. Bazen de büyük bir kişi veya kendini büyük gösteren biri, büyüklüğünü göstermek için bunu kullanabilir. Okuyanı ve dinleyeni amaca sevkeden ve maksadı tayin eden şey; kelamın siyakı (söz akışı), halin muktezası ve konuşmada korunması gereken delillerdir. Buna karşı çıkan, ya cahildir, haberler ona ulaşmamıştır, ya da heva ve hevesine tabi olarak karıştırmak ve kelamı tahrif etmek isteyen bir inatçıdır. Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkarmaktan asla vazgeçmez. Üçüncü yön bunu ortaya çıkaracaktır. (Bölümün numarası 3; Page No. 298) Üçüncü yön: Kur'ân, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından âyetleri sağlamlaştırılmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır. Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O hikmet sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir. Onun bazısı bazısını tefsir eder ve bazısı bazısını tasdik eder. Allah Te'âlâ bu konuda şöyle buyurmuştur: "Rahman çocuk edindi" dediler.(88)Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.(89)Bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!(90)Rahman'a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.(91)Halbuki çocuk edinmek Rahman'ın şanına yakışmaz.(92)Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahman'a gelecektir. ve şöyle buyurmuştur: De ki: O, Allah birdir.(1)Allah sameddir.(2)O, doğurmamış ve doğmamıştır.(3)Onun hiçbir dengi yoktur. Yine şöyle buyurmuştur: Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi. Allah'a iman eden kimsenin, ayetler arasını cem' etmesi gerekir. Naslarıyla delil getirenin insaflı olması, bazısından yüz çevirirken bazısıyla delil getirmemesi ve batılı öne çıkarmak için, azgınlık ve düşmanlık yaparak, bazısını bazısıyla çarpıştırmak üzere hakla batılı karıştırmaması gerekir. Selefleri yahudilerin Tevrat'ta yaptıkları gibi ki, Allah şu ayetiyle bunu hoş karşılamamıştır: Yoksa siz Kitab’ın (Tevrat’ın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. Ayetleri oku. (Bölümün numarası 3; Page No. 299) Bundan dolayı, ondan delil getirmek için Kur'ân'a göre hareket edenin, ayetlerde zikrolunduğu üzere, İsa (a.s.)'ın Allah'ın oğlu olduğunu ve Allah'la beraber ilahlığını nefyetmesi ve Allah Te'âlâ'nın vahdaniyetini tastik etmesi lazımdır. Zira Allah Teala şöyle buyurmuştur: Andolsun ki "Allah, kesinlikle Meryem oğlu Mesîh'tir" diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki Mesîh "Ey İsrailoğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak Allah ona cenneti haram kılar; artık onun yeri ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur» demişti.(72)Andolsun "Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler de kafir olmuşlardır. Bunun benzerleri Kur'ân'da çoktur. Aksi takdirde, utanmazlık damgası vurulmaması için onlar bu oyundan vazgeçerler, yahut içlerinden akıllıları kendilerine güldürürler ve şu darb-ı mesel onlar hakkında uygun düşer: "Bu konu seni ilgilendirmez, kendini zorlama."Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.


Tags: