(Bölümün numarası 3; Page No. 513) (5382) no'lu fetva:
Soru: Şu ayetlerin anlamı nedir:
O, herkes için, sizden doğru yolda gitmek isteyenler için bir öğüttür.(28) Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.(55) Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O'dur, mağfiret sahibi de O'dur.
Bazı ilim ehlinin şöyle dediğini duydum: Yukarıda zikri geçen ayetlerin anlamı, Allah Te'âlâ insana dileme yetkisi verdi, sonra onu kendi haline bıraktı, o kendisi için dilediğini seçer. Allah'ın iman edene has nimeti ve yardımı ve iman etmeyene has bir nimetten mahrum bırakması yoktur. Bu, Ehlü's-Sünne ve'l-Cemâa'nın görüşüne
uygun mudur?
Şu:
Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.
ayetinin ve Allah'ın hiçbir şekilde kullarına zulmetmeyeceğini açıklayan diğer ayetlerin anlamı nedir? Yine bazı ilim ehlinin bu ayetleri şöyle tefsir ettiklerini işittim: Allah Te'âlâ adildir, insanlardan hiç kimseyi kafir yapıp sonra küfründen dolayı ona azap etmesi mümkün değildir. Bilakis insan önce kendi küfre girer, Allah küfründe ziyadeleştirir. Allah'ın hiç kimseyi önceden dalalete sokması mümkün değildir. Allah'tan zulmü nefyeden bu anlam ve tefsir sahih midir? İbn Hazm ez-Zahiri'nin
"el-Milel ve'n-Nihal" kitabında
kader konusunda yazdıklarını okudum. Onun tesbiti,
Ehlü's-Sünne ve'l-Cemâa'nın görüşü mü,
yoksa
Cebriye'nin görüşü müdür?.
Cevap: Birinci olarak:
Müslümanın, hayır ve şer kadere iman etmesi gerekir. (Bölümün numarası 3; Page No. 514) Kaderin manası konusunda daha önce 4088 numaralı fetvamız yayınlanmıştır. Metni şöyledir: "En geniş tafsilatıyla kader ne demektir"? Kader, Allah Te'âlâ'nın olacak bütün şeylerin, var olmadan önce onu bilmesi, nezdinde onu yazması, olacak olanı dilemesi ve yaratmak istediğini yaratmasıdır. Bu, iman edilmesi gereken kaderin dört mertebesidir. Kul, buna iman etmeden, kamil manada kadere iman etmiş olmaz. Peygamber'den (s.a.v.) rivayet edildiğine göre, Cebrail imandan sorduğu zaman ona cevap vermiş ve şöyle demiştir:
Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, ahiret gününe iman etmendir.Bir de hayır ve şer kadere iman etmendir.
Hadisi
Müslim
Sahih'inde rivayet etmiştir.
Ubade b. Sabit hadisinde rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) ona
şöyle
demiştir:
Sen kadere iman edinceye ve sana her musibetin hatandan olmayacağını ve her hatanın sana isabet etmeyebileceğini bilinceye kadar imanın gerçek tadını alamazsın.
Hadisi oku. Şeyhu'l-İslam
İbn Teymiye
(Allah ona rahmet etsin) "el-Akidetü'l-Vasitiyye" isimli eserinde bunu açıklamıştır. Oraya müracaat etmeni ve onu ezberlemeni tavsiye ederiz. (Bölümün numarası 3; Page No. 515) Tesyir (mecbur olması) ve tahyirin (seçme idadesine sahip olması) manası konusunda 4513 numaralı başka bir fetva vardır ki, metni şöyledir: İnsan muhayyer (seçme iradesine sahip olması) ve müseyyer (mecbur olması) dir. Onun muhayyer olması şu demektir: Allah Te'âlâ ona akıl, kulak, göz ve irade vermiştir. O bunlarla hayırı şerden, faydalıyı zararlıdan ayırır ve ondan münasip olanı seçer. Böylece o, emir ve nehiyle mükellef olmakta ve Allah'a ve resûlüne itaatta sevaba ve Allah'a ve resûlüne isyanda cezaya müstahak olmaktadır. Onun müseyyer (mecbur olması) olmasına gelince: O fiilleriyle ve sözleriyle Allah'ın kaderinden ve dilemesinden dışarı çıkamaz. Allah Te'âlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.
Allah Te'âlâ yine şöyle buyurmuştur:
O, herkes için, sizden doğru yolda gitmek isteyenler için bir öğüttür.(28) Âlemlerin Rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur.
Ayeti oku. Bu konuda bir çok ayet ve sahih hadisler vardır. Kitap ve sünnet üzerinde düşünenler için hepsi, zikrettiğimiz şeye delalet etmektedir. İkinci olarak: Soruda zikredilen ayetler ve aynı manadaki ayetlerin tefsiri şöyledir: Her şey Allah'ın kaderi ve dilemesiyle olmaktadır. Onun dilemesi tek geçerli sebebtir, kulların dilemesi yoktur. Ancak Allah'ın onlar için dilediği olur, dilemediği olmaz. Bunun açıklaması, az önceki fetvada geçmiştir. Bizim zikrettiğimiz şey, Ehlü's-Sünne ve'l-Cemaa'nın
görüşüdür.
Kaderin nefyiyle ilgili soruda zikredilen söz, onların görüşüne muhaliftir. Üçüncü olarak: Allah'ın kendi nefsini kullara zulmetmekten tenzih etmesiyle ilgili Kur'ân ve sünnetten gelen deliller, Kaderiye ve Cebriye'nin görüşleri arasında orta bir
görüşü
yansıtmaktadır.
İnsanın iradesini yok sayan Kaderiye gibi, Adem oğlundan meydana gelen bir zulum ve kötülük, Allah Te'âlâ'dan olan bir
zulum
ve kötülük
değildir. Bu, Allah'ı yaratıklarına benzetme ve onu onlara kıyaslama olur. Allah bundan fersah fersah uzaktır. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
Allah'a birtakım benzerler icat etmeyin.
Yine şöyle buyurmuştur: (Bölümün numarası 3; Page No. 516)
O'nun benzeri hiçbir şey yoktur.
Dördüncü olarak: Yukarıda geçenlerden,
bu konuda Ehlü's-Sünne ve'l-Cemâa'nın görüşü açık olarak ortaya çıkmıştır.
Bunun dışındakiler batıldır. Allame İbn Kayyim'in (Allah ona rahmet etsin)
"Şifâü'l-Alil fi Mesâili'l-Kadâi ve'l-Kaderi ve'l-Hikmetü ve't-Ta'lil" eserine müracaat etmeni tavsiye
ederiz. Eser gerçekten çok faydalıdır. Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.