( 18542 ) Numaralı fetva:
(Bölümün numarası 1; Page No. 384) Soru : Bizler töre ve geleneklerle hükmedilen bir toplumda yaşamaktayız. Sorun ekinlerde, meskenlerde, evlilik meselelerinde veya insanların arasında cereyan eden her hangi bir tartışmada olsun kabilenin yaşlılarının bildiği kabileye has kurallar var. Bunlarla hüküm veriyorlar ve bunun insanların arasını bulmak olduğunu söylüyorlar. Dava veya hasımlardan talep gelmesi durumunda hakim dedikleri insanlar şöyle demekte: Bu sulh için gereklidir. Bazen münkere (inkar edene) yemin ile hükmediyorlar. İnkar durumunda kadı yeminle hüküm eder diyorlar. Onlar yaptıklarında bir yanlış görmüyorlar. Ve karar verilen şeyi yerine getirmeyene baskı yapmanın doğru olduğunu ve bununla sorunu çözdüklerini söylüyorlar. Bu üslupları ve sürdükleri vesileler şer'i olarak sulh sayılır mı? Onlara bunun için ecir var mıdır? Eğer yaptıkları yanlış ise, işin doğrusunu delili ile öğrenmek için bizleri sulh yapanların ne yapması gerektiğine ilişkin aydınlatmanızı istiyoruz? Bu şekilde hüküm icra edenler ayın her pazartesi ve perşembesini oruç tutmaktalar ve eğer bu işin günahı varsa da onu çok basit görmekteler. Sadece istiğfar etmekte ve bunu yeterli görmektedirler. Bu kabilenin bir diğer adeti de sorunların resmi makamlara iletilmesine şiddetle karşılar. Bu şey onların hepsini diğerinin aleyhine şikayet etmekten alıkoymaktadır. Şikayet edenden yüz çeviriyorlar ve bu hareketiyle onun haklarını kaybettiklerini düşünüyorlar. Onunla şahit olmuyorlar, münasebetleri ve düğünlerine katılmıyorlar. Başına bir iş gelse ona destek olmuyorlar. (Bölümün numarası 1; Page No. 385) Bunun örneği şöyledir: Adam birini ezse ve diyetle mükellef kılınsa, kabileye dönüp bir kılıç veya meblağ teslim edip, resmi makamlardan şikayetini çekip, kabile büyüklerinin hükümlerine razı olmadıkça ona diyetinde yardım etmiyorlar. Bunun sonucunda da ona ağır bir ceza veriyorlar. Hatalı olsun olmasın. Bütün bunlardan sonra kabilenin hakkını aldıktan sonra şikayetine bakıyorlar. Eğer bir ortamda olsa ve kimse onunla müsafaha etmezse ona 1000 riyal bazen de daha fazla ceza veriyorlar. Eğer ona ey hırsız dediyse, ona 5000 riyal ceza kesiyorlar. Bu şekilde kabilenin fertlerinin sorunlarına bakıyorlar. Baba ve dedelerinden kalan şeylerle onlara hükmediyorlar. Onlara bir tavsiyeniz var mıdır? Özellikle bunun insanlar arasında sulh olduğunu ve sorunları telafi etmek olduğunu düşünen kişilere. Onlar şöyle diyorlar: Bunlar küçük günahlardır. Beş vakit namaz ve başka ibadetler onlara kefaret olmaktadır. Bu sorun ile ilgili cevabınızı bekliyoruz.
Cevap : Anlaşmazlıklarda şer'i mahkemelere gitmek gerekir. Cahiliye örfleri ve geçmişlerin töreleri ile mahkemeleşmeyi terk etmek gerekir. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
(Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma.
ve Allah (c.a.) şöyle buyurduğuna:
Yoksa onlar (İslâm öncesi) cahiliye idaresini mi arıyorlar? İyi anlayan bir topluma göre, hükümranlığı Allah'tan daha güzel kim vardır?
Yine de Allah (c.c.) şöyle buyurduğuna:
Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.
İnsanların arasını bulmak ve tartışmalarını uzlaştırmak güzel ve talep edilen bir şeydir. Ancak meşru olan sulh şeriata aykırı olmayan, iki tarafın her hangi bir yaptırıma maruz bırakılmadan razı oldukları ve sorunu çözen sulhtur. Bütün bu nitelikler şu ayeti kerimenin hükmüne girmektedir:
Sulh (daima) hayırlıdır.
Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:
Allah'tan korkun, aranızı düzeltin.
Yine de Allah azze ve celle şöyle buyurduğuna:
Onların fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını düzeltmeyi isteyen (in fısıldaşması) müstesna.
(Bölümün numarası 1; Page No. 387) Başarı Allah'tandır! Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.