Cuma'da ikinci hutbenin terki ve İsa (a.s.)'ın yükseltilmesi ve ahir zamanda inmesi

(Bölümün numarası 3; Page No. 323) (2741) no'lu fetva: Soru 1: Cuma günü ikinci hutbeyi unutan cami imamı hakkında fetva istiyorum. Cemaattan hiç kimse ona hatırlatmadı ve kendisi de hatırlamadı, ta ki, camiden dağıldılar. İkinci cumada onu hatırladı. Bu imam ne yapmalı yahut ona ne gerekli?.2: Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayet edilen İsa (a.s.)'ın inişiyle ilgili iki hadiste şöyle anlatıyor: Resulüllah'ı (s.a.v.) şöyle derken duydum: Muhakkak Allah İsa b. Meryem'i adil bir hakem olarak indirecektir. Yine Ka'bü'l-Ahbâr Peygamber'in (s.a.v.) şöyle dediğini haber vermiştir: Evveli ben, sonu İsa (a.s.) olan bir ümmet, nasıl helak olur? Umara b. Ğaziyye'nin Muhammed b. Abdullah b. Amr b. Osman'dan rivayet ettiğine göre, Fatıma bint-i Hüseyin b. Ali, Allah Resulü'nün (s.a.v.) kızı Fatıma'nın şöyle dediğini anlatmıştır: Bir gün ben Aişe'nin yanında iken Resulüllah (s.a.v.) yanımıza girdi ve bana gizlice bir şey söyledi ve ben ağladım. Sonra tekrar bana gizlice bir şey söyledi ve bu sefer güldüm. Aişe bana bunu sordu ben de: "Acele ettin, Allah Resûlü'nün sırrını mı haber vereceğim" deyince beni bıraktı. Resûlullah (s.a.v.) vefat edince Aişe tekrar sordu ve Fatıma şöyle dedi: Evet, bana gizli bir şey söyledi ve şöyle dedi: “Cebrail her yıl Kur’an’ı bana bir defa sunuyordu. Ama bu yıl iki defa sundu ve bana bildirdi ki, her peygamber ancak bir önceki peygamberin ömrünün yarısı kadar yaşar. Kardeşim İsa (a.s.) yüz yirmi yıl yaşamıştır ve bu benim için altmıştır. Ben bu yıl öleceğimi zannediyorum. (Bölümün numarası 3; Page No. 324) Sayın hocam, bu müşkil hadis hakkında bizi bilgilendirir ve onu bize açıklar mısınız? Bütün bunlar, Peygamber'in (s.a.v.) hadisleri midir? Ahmediler'in iddia ettikleri gibi İsa (a.s.) indi mi, yoksa inmedi mi?


Cevap: Birinci olarak: Alimlerin çoğunluğu hutbenin, cuma namazının sıhhatinin şartı olduğu görüşündedir. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur: hemen Allah'ı anmaya koşun. Cumhur şöyle demişlerdir: Burada zikirden maksat, hutbedir. Ona koşma emri olduğu için, vacip olmuştur. Ayrıca Peygamber (s.a.v.) cuma namazıyla beraber, ona devam etmiş ve şöyle buyurmuştur: Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öyle kılın. Peygamber'in (s.a.v.) hutbeyle namazı birleştirdiği gibi, hutbenin cuma namazıyla birleştirilmesi vacip olmuş olur.Bir cemaat da şöyle demiştir: Hutbe, cumanın bir sıhhat şartı değildir. El Hasan ve İbn Macişun bu görüştedirler. Çünkü ayetteki zikirden maksat bu değildir. Bu bir namaz da değildir ki, ne ayette ne de hadiste emredilmiş olsun. Ancak bu, Peygamber'in (s.a.v.) devamlı yaptığı fiillerindendir. Dolayısıyla sünnet olmuştur ve terkiyle cuma batıl olmaz.Hutbenin vacip olduğunu söyleyen ancak ikinci hutbeyi vacip saymayan Mâlik, el-Evzai, İshak, Ebu Sevr İbnü'l- Münzir ve Ashab-ı re'y'e göre bir hutbe yeterlidir. Hutbe aslından farklı da olsa, buradaki ihtilaf ikinci hutbede olduğuna göre, inşaallah imam ve fakihlerin bir çoğunun görüşüne göre ikinci hutbenin unutulmasıyla birlikte cuma namazınız sahihtir. Fakat ikinci hutbe terk edildiği zaman, namaza başlamadan önce hemen cemaatın hatibi uyarması gerekir. Zira sünneti bilen, çoğu kere onu ancak unutarak terk eder. (Bölümün numarası 3; Page No. 325) İkinci olarak: Urve'in Aişe'den (r.a.) rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah (s.a.v) vefatıyla sonuçlanan hastalığı sırasında: Fatıma'yı yanına çağırdı ve gizlice ona bir şey söyledi ve Fatıma ağladı. Sonra onu tekrar çağırdı ve ona gizlice bir şey söyledi ve bu defa güldü. Ona bu durumu sorduk. Dedi ki: Resulüllah (s.a.v.) gizlice bana, ölümüyle sonuçlanan hastalığında vefat edeceğini söyledi ve ben ağladım. Sonra gizlice, ailesinden kendisine ilk kavuşacak olanın ben olacağımı haber verince güldüm. Hadisi Buhari ve Müslim'den rivayet etmişlerdir. Yine Mesruk'un Aişe'den rivayet ettiğine göre o şöyle demiştir: Fatıma yürüyerek geldi. Sanki yürüyüşü Hz. Peygamber'in (s.a.v.) yürüyüşü gibiydi. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Hoş geldin, kızım. Sonra o'nu sağına yahut soluna oturttu. Sonra o'na gizli bir şey söyledi ve Fatıma ağladı. O'na: "Niçin ağlıyorsun" dedim. Sonra o'na gizli bir şey daha söyledi, bu sefer de güldü. "Ben üzüntüyle iç içe böyle bir sevinç görmedim." dedim ve ona ne söylediğini sordum. Dedi ki: Rasûlüllah'ın (s.a.v.) sırrını ifşa edecek değilim. Vefat edince o'na tekrar sordum. O şöyle dedi: Rasûlüllah bana gizlice buyurdu ki: Cebrâil yılda sadece bir defa Kur’an’ı bana sunuyordu. Ama bu yıl iki defa sundu. Ben buradan ecelimin yaklaştığından başka bir şey görmüyorum. sen Ehl'i-Beyt’in arasında bana kavuşacak olanların ilkisin.” (Bunları duyunca) ağladım. Sonra buyurdu ki: “Acaba cennet hanımlarının seyyidesi (en üstünü) veya mü'minlerin hanımlarının seyyidesi olmaya razı olmaz mısın? Bunun üzerine de güldüm. Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir. (Bölümün numarası 3; Page No. 326) Aişe bint-i Talha'nın müminlerin annesi Hz. Aişe'den Rivayet ettiğine göre O şöyle demiştir: Ben, Resulullah'ın (s.a.v.) kızı Fatıma kadar; oturup kalkmasında, davranış, tutum ve vakarında Resulullah'a (s.a.v.) benzeyen birisini görmedim. Devamla şöyle demiştir: Fatıma, Peygamber'in (s.a.v.) yanına geldiğinde, Peygamber yerinden kalkıp ona doğru gider ve onu öpüp kendi yerine oturturdu. Peygamber (s.a.v.) de onun yanına geldiğinde, Fatıma yerinden kalkar, onu öper ve oturduğu yere oturturdu. Peygamber (s.a.v.) hastalanınca Fatıma o'nun yanına girdi eğilip onu öptü başını kaldırıp ağladı, sonra tekrar eğildi ve başını kaldırıp gülümsedi. Bunun üzerine ben bu Fatıma’yı kadınlarımızın en akıllılarından zannederdim, fakat o’da sıradan biri imiş dedim. Peygamber (s.a.v), vefat edince kendisine sordum; Peygamber'e (s.a.v) eğilip başını kaldırdığında ağlamıştın ikinci eğilip kalkışta ise gülmüştün, bunun sebebi ne idi? Fatıma şu karşılığı verdi: “Ben boşboğaz, sır saklamayı bilmeyen biriyim, ilk eğilmemde bu çektiği hastalıktan dolayı öleceğini bildirdi. Bu yüzden ağladım. İkinci eğilişimde ise ev halkından kendisine ilk kavuşacak olanın ben olduğumu bildirdi, gülmemin sebebi de oydu.” Hadisi Tirmizi ve diğerleri rivayet etmişlerdir. Peygamber'in (s.a.v.) hastalığı hakkında Aişe'den ve diğer sahabelerden (r.a.) rivayet edilen başka hadisler de vardır.Umara b. Ğaziyye'nin Muhammed b. Abdullah b. Amr b. Osman'dan, onun da annesi Fatıma bint-i Hüseyin b. Ali'den, onun da Fatımatü'z-Zehra'dan (r.a) (Bölümün numarası 3; Page No. 327) rivayet edilen zikrettiğin hadis, sahih değildir. Çünkü Fatıma bint-i Hüseyin'in nenesi Fatımatü'z-Zehrâ'dan rivayeti mürseldir. Zira Muhammed b. Abdullah b. Amr'ın güvenilirliği ve zayıflığı ihtilaflıdır. Heysemi Mecmeu'z-Zevaid adlı eserinde Hz. Aişe'nin şöyle dediğini söylemiştir: Peygamber (s.a.v.) vefat ettiği son hastalığı esnasında, kızı Hz.Fatma’ya şöyle dedi: “Cebrail her sene Kur'an’ı bana bir defa okurdu. Bu sene iki defa okudu. Yine, her peygamber kendisinden önceki peygamberin yarı yaşı kadar yaşar diye bana haber verdi ve Meryem oğlu İsa’nın yüz yirmi yıl yaşadığını söyledi. Bundan dolayı, altmış yılın başlarında vefat edeceğimi zannediyorum. Bu beni ağlattı... Heysemi sonra şöyle dedi: Hadisi Taberani zayıf bir senetle rivayet etmiştir. Bezzar hadisin bir kısmını rivayet etmiş, ancak ravilerinde zayıflık vardır.Böylece müşkil durum ortadan kalkmış oluyor. Zira İsa ve Muhammed'in (s.a.v.) ömrü ile ilgili artma merduttur.Üçüncü olarak: Hadislerin işaret ettiğine göre, Meryem oğlu İsa samaya bedenen ve ruhen diri olarak yükseltildi. Ahir zamanda inecek ve adil bir hakem olacak, haçı kıracak ve domuzu öldürecek... Ancak şu ana kadar inmemiştir. Kadiyani Ahmediler'in (Bölümün numarası 3; Page No. 328) İsa (a.s.) hakkındaki iddiaları yalan ve iftiradır.Başarı Allah'tandır! Efendimiz Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam olsun.



Tags: