(12705) no'lu fetva:
(Bölümün numarası 14; Page No. 201) Soru : Bizim bölgemizde yaralanmalara yol açan pek çok şiddet olayları yaşanmaktadır. Allah güç kuvvet versin, devlet tutup bu insanları şeri mahkemeye çıkardığında, çoğu şeri kan bedelinden ve kendi hakkından vazgeçiyor. Gerçekte yalan söylüyor. Aslında kendi eliyle ya da kan bedelini belirlemesi için hakeme başvurarak davalısından intikam almak istiyor. Davalısı herkesçe bilinen kabile zulmü karşısında çaresiz kalıyor, önce yüce Allah'a, sonra kendisini bu zulümden kurtarmaları için bilgi ve mevki sahiplerine sığınıyor. Böyle pek çok olay yaşanmıştır. Dinen kan bedeli yaklaşık 10000 riyal olan biri, hakeme başvurarak bu rakamı 50000 riyal'e kadar çıkarabiliyor. Dava bittikten sonra kabile geleneklerine göre davalının yakınlarından, onun tekrar kavga (fitne) çıkarmasını engelleyecek bir kefile de bir şeyler veriyorlar. Bu nedenle önce Allah'tan sonra zatı âlinizden dinen meşru sayılan sulh konusunda bizi aydınlatmanızı diliyorum. Sorumuz bu konuda makam ve bilgi sahiplerininin rolüyle ilgilidir. Bu çerçevede yapılanlar dinin caiz gördüğü sulh türüne uyuyor mu? Uymuyor mu?
Cevap : Mevki ve bilgi sahiplerinin şeriatı garrâya ters düşmeyen sulh girişimleri caizidir: Zira Peygamber (s.a.v.)'den sabit olduğu üzere o şöyle buyurmuştur:
Helali haram yahut haramı helal yapan sulh hariç, Müslümanlar arasında sulh caizdir.
Başarı Allah'tandır! Allah,Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.), âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.