Banka faizleri hakkında alimlerin görüşleri

(Bölümün numarası 13; Page No. 272) (7301) no'lu fetvanın birinci sorusu: Soru 1: Yüce Allah'a karşı kimseyi temize çıkarmamakla birlikte yaptığınız işe ve takvanıza güvenden hareket ederek sizden bir fetva talep etmekteyim. Bu fetva her müslümanı ve özellikle de Avrupa'da bulunan müslümanları ilgilendirmektedir. Bu meseleyi çeşitli fıkıh kitaplarından araştırma girişiminden sonra ve konu hakkında çeşitli islami kongrelerde zikredilen görüşleri de gözden geçirdikten sonra bu girişimler sonucu, bu konuda hayır derneğimiz üyeleri nezdinde iki görüş belirdi. Sözünü ettiğim konu banka faizleridir. Bankaların verdiği bu paralar Allah korusun faiz midir, yoksa değil midir?Birinci görüş bankaların verdiği paralar ister çok ister az olsun faizdir, bir müslümanın bunları helal kabul etmemesi gerekir. Özellikle de hayır cemiyetinin helal saymaması gerekir diyor. Bu yaklaşım, çeşitli islami kongrelerde önde gelen büyük âlimlerin verdikleri fetvalara binaen kabul edilmiş bir görüştür. Bu meselede bir takım kapalılıklar olsa bile durum böyledir. Takvaya daha uygun olanı, bu paralardan uzak durmaktır. Hz. Peygamber'in şu hadisi doğrultusunda amel etmek gerekir: Helal olan şeyler bellidir, haram olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında halkın bir çoğunun helal mi haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Hadisin devamı da vardır. Alınan borçlar, (prensip olarak) üzerine eklemeden ve eksiltmeden geri ödenir. Sayılarak mübadele edilenler sayılarak, tartılarak mübadele edilenler tartılarak, ölçülerek mübadele edilenler de ölçülerek geri ödenir. (Bölümün numarası 13; Page No. 273) Bu konudaki ikinci görüş ise şöyle der: Müslümanların paralarının (paranın alım gücü) yani kıymetinde meydana gelen enflasyondan kaynaklanan eksilmeden korunması ilkesinden hareketle bu eksilmenin yatırım yolu ile telafi edilmesi gerekir. Bu ise kolay değildir. Çünkü biz, uzman bir mali kuruluş değiliz. Ya da bu paralar enflasyon oranından daha az bir faiz karşılığında muhafaza edilir. Amaç, enflasyondan kaynaklanan zararı bir parça olsun telafi etmektir. Şöyle bir örnek verelim: Zeyd Ahmet'ten belli bir miktarda hurma borç almış olsun. Malın o zamanki fiyatı 100 riyal olsun. Ödeme vakti gelince Zeyd'in yanında hurma yoktur. Ve hurmanın bedelini ödemek ister. Ahmet de bunu kabul eder. Hurmanın fiyatını piyasadan sorduklarında 150 riyal olduğunu tespit ederler. Taraflar borç esnasında bunun sadece 100 riyal olduğunu bilmektedirler. Şimdi sorum şudur: Ahmet 150 riyal mi, yoksa 100 riyal mi kabul edecek? İslam'ın ilk dönemlerinden paralar altın ve gümüştendi. Her bir paranın belli bir ağırlığı vardı. Altın aslında bir maldır. Onun fiyatlarda düşme ve yükselmeye göre artan veya eksilen bir değeri vardır. Oysa kağıt paralar (banknotlar) böyle değildir. Banknotlar, bir kağıt parçasından başka bir şey değildir. Haddi zatında her hangi bir reel değerleri yoktur. Bu, kısaca bu problem hakkında araştırma görevi kendilerine yüklenen iki görüşün özetidir. Maalesef konuyu araştıranlar, banka faizleri konusunda dinin hükmüne ulaşmış değillerdir. Çünkü İslam kongrelerinin ve bu faizlerin haram olduğu kanaatindeki islam âlimlerinin fetvalarının dayanaklarına ulaşabilmiş değillerdir. Aynı şekilde onlardan hiçbiri enflasyon problemine ve dinin bu konudaki hükmüne de değinmemişlerdir. Bu durum da iki zümreden her birini kendi görüşüne bağlanır kılmıştır. (Bölümün numarası 13; Page No. 274) Bu nedenle bu iki görüşü mart ayında yapılacak genel kurula sunacağız ki, oylamadan sonra bu problem karşısında alınması gereken görüş belli olsun. Bilen ve fetva vermeye gücü yeten kimseler bulunduğu sürece dini meselelerde oylamaya yer olmadığına inanmaktayız. Bundan dolayı şubat sonuna kadar fetvanızı gönderme lutfunda bulunmanızı zât-ı âlilerinden rica ediyorum. Bir de derece itibarı ile fetva öneminde olan fetvanızın dayanağını bildirmenizi de rica ediyorum ki konu açık olsun ve biz cemiyetin üyelerine ve müslümanlara dinin bu problem hakkındaki görüşünü açıklayabilelim. Bu öyle bir problem ki, özellikle Avrupa'da olmak üzere bu sıkıntı ile yüzyüze kalmayan müslüman yoktur. Genel kurulun raporunun Yüce Allah'ın rızasına ve iradesine uygun olması için bu gereklidir. Allah sizi en güzel hayırlarla mükafatlandırsın.


Cevap 1: Öncelikle şunu belirtelim: Ribevî mallar birbiri ile mübadele edilirken arada cins birliği varsa misli misline ve peşin olarak mübadele edilmesi gerekir. Sahih olan budur. Ama arada cins birliği yoksa bunları fazlalıklı olarak mübadele etmek caizdir. Fakat bu durumda bedellerin akit meclisinde peşin olarak mübadele edilmesi gerekir. Ancak iki bedelden biri altın veya gümüş olduğunda bu kural geçerli değildir. Ya da onların yerine geçen banknot olduğunda da bu kural geçerli değildir. Bu durumda iki bedelden birini tecil etmek caizdir. Selem akdinde ve vadeli satışlarda olduğu gibi.Buna göre ribevî mallar arasında cins birliği varsa bedellerden birinin diğerinden fazla olması durumunda ribe'l-fazl denilen faiz çeşidi meydana gelir. (Bölümün numarası 13; Page No. 275) İkinci olarak: Parayı arttırma ve eksilmekten koruma konusunda Yüce Allah bizi onları faizli bankalara yatırmaya mecbur etmemiş ve helal kazanç elde etme yolunda da sıkıntıya sokmamıştır. Ki biz, faizli işlem yapmaya baş vuralım. Tam aksine bize ticaret, tarım ve sanayi yoluyla ve bunun dışında başka üretim ve yatırım şekilleriyle yatırım yapma şekilleri getirmiştir. Bunu para kazanmayı arttırmak için yapmıştır. Yüce Allah bize helal ve haramı beyan etmiştir. Kim helal kazanç yollarından birine bizzat girebiliyorsa bunu yapsın. Bunu yapamayan kimse ise malını yatırım yollarını bilen, uzman güvenilir birisine versin. Böylece o kişi kendisi ile kardan belli bir hisse oranında çalışır. Buna mudarebe veya müzârea ya da müsâkât şirketi denir. Bu isimlendirme farklılığı, yapılan işin türlerinden kaynaklanır. Bu yollar ve benzerleri, helal kazanç sebepleri ve malları Yüce Allah'ın gücü ve kuvveti ile birlikte karı ve zararları adil bir şekilde dağıtmanın yanı sıra eksilmeden koruma vesilelerindendir. İkinci tarafın iddiası yani paraları eksilmekten muhafaza etmek için faizli bankalara faizi ile birlikte yatırmaktan başka çare olmadığına yolundaki görüş sahih değildir. Buna göre borçları kendi cinsinden misliyle ödemek gerekir. Adaletin gereği budur. Çünkü zikri geçen kıymetin yükselmesi ve düşmesi faydası ve zararı iki tarafa birden gelen hususlardandır. Fiyatların yükselmesi ve düşmesi şeklindeki değişmeler Hz. Peygamber (s.a.v.)zamanında vardı. Hz. Peygamber fiyatlarda oynaklık sebebi ile müslümanlara çizdiği şer'i kaideyi değiştirmedi. O, müslümanların bu hukuki işlemlerini bu kaidenin ışığı altında yapmalarını hedeflemişti. Borç alan kişi, hak sahibi razı olduğu takdirde borcun ödeme anındaki kıymetini öder. Çünkü İbn Ömer (r.a.) şöyle der: (Bölümün numarası 13; Page No. 276) Biz dinarla deve satar, dirhem alırdık, (bazan) dirhem karşılığı satar, dinar alırdık. Hz. Peygamber (s.a.v.)şöyle buyurdu: Ayrılmadığınız sürece ve aranızda (ödenmemiş) bir şey kalmadıkça, o günün rayici ile onu almanda mahzur yoktur. Bu haberi Ahmed , Ebu Davud , Nesai , Tirmizî ve İbn Mace rivayet etmişlerdir. Başarı Allah’tandır. Allah, Peygamberimiz Muhammed'e, (s.a.v.) âilesine ve sahabesine salât ve selam etsin.


Tags: