İkinci ve üçüncü soru, (1711) no'lu fetvadan:
Soru 2: Bir müslüman kelime-i şehadet getiriyor ve kalkarken ve otururken şöyle diyor: Ya Resûlallah, veya ya Eba'l-Kasım, veya ya şeyh
Abdülkadir
ve benzeri şekilde yardım istiyor. Bunun hükmü nedir?.
Cevap 2:
Bir menfaat temin etmek yahut bir zararı defetmek için, insanın otururken ve kalkarken, Resûlüllah'a (s.a.v.) veya Abdülkadir Geylani ve Ahmet Ticani gibi başkalarına nida etmesi ve bu konuda onlardan yardım istemesi, ilk cahiliye döneminde (Bölümün numarası 1; Page No. 164)
yaygın
olan
en büyük
şirk çeşitlerinden bir çeşittir. Allah peygamberlerini (salât ve selam onların üzerine olsun), şirki ortadan kaldırmak ve insanları ondan kurtarmak ve Allah Te'âlâ'ın vahdaniyetine ve ibadet ve duanın sadece O'na yapalacağına onları irşad etmek için göndermiştir. Bundan dolayı normal sebeplerin dışındaki konularda yardım istemek sadece Allah'a mahsustur. Çünkü o ibadettir ve kim onu Allah'tan başkası için yaparsa, o müşriktir. Allah kullarını buna irşad etmiş ve şöyle demelerini onlara öğretmiştir:
(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.
Şöyle buyurmuştur:
Mescitler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk etmeyin).
Allah onlara açıklamıştır ki, zararı defetmek ve ortadan kaldırmak, kullarına nimeti lutfetmek ve iyilik vermek ve onlara bunu muhafaza etmek, sadece O'nun elindedir. O'nun verdiğine mani olacak yoktur, O'nun menettiğini verecek yoktur ve O'nun hükmettiğini reddedecek de yoktur. O her şeye kadirdir. Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde mutlaka sen zalimlerden olursun.(106)Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
Allah Te'âlâ şöyle buyurmuştur:
İşte (bütün bunları yapan) Rabbiniz Allah'tır. Mülk O'nundur. O'nu bırakıp da kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.(13)Eğer onları (putları) çağırırsanız, sizin çağırmanızı işitmezler. Faraza işitseler bile, size cevap veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koşmanızı reddederler. (Bu gerçeği) sana, her şeyden haberi olan (Allah) gibi hiç kimse haber veremez.
(Bölümün numarası 1; Page No. 165) Yine şöyle buyurmuştur:
Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? (Oysa) onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.(5)İnsanlar bir araya toplandıkları zaman (müşrikler) onlara (tapındıklarına) düşman kesilirler ve onlara kulluk ettiklerini inkar ederler.
Yine şöyle buyurmuştur:
Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki kafirler iflah olmaz.
Allah Te'âlâ, bu ayetlerde başkasına dua etmeyi küfür ve şirk olarak isimlendirmiş ve Allah'tan başkasına dua edenden daha sapık kimse olmadığını haber vermiştir. Şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
Peygamber (s.a.v.)
İbn Abbas'a
(r.a.) şöyle demiştir: Bir şey istediğinde Allah'tan iste, yardım talebinde bulunduğunda Allah'tan yardım iste.
Yine Resûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Dua ibadettir