Özürlü olanların namazları

7061

Özürlerin tanımı

Özürler

Hastalık, yolculuk ve korku

1- Hastanın namazı

Hasta olan kimse gücünün yettiği nispetinde namaz kılar. eğer gücü varsa sağlıklı gibi namaz kılar. şayet gücü yoksa gücü nispetinde kılar.

hasta olan biri ayakta namaz kılmaya gücü varsa ayakta, ayakta durmaya gücü yoksa oturarak, gücü yoksa yan tarafına yatıp yüzü kıbleye dönük bir şekilde kılar.

yan tarafa gücü olmazsa sırt üstü namaz kılar. ayakları da kıbleye doğru olmalıdır. Yok değilse kendi gücünün yettiği gibi kılar.

Bunun delili ise Allah’ın buyurduğu ayeti kerimesidir. Şöyle ki: «O hâlde, gücünüz yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının.» (Teğabun: 16)

Bu konuda Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) de şöyle buyurmaktadır: “Ayakta namaz kıl, eğer gücün yoksa oturarak, eğer gücün yoksa yan tarafına doğru namaz kıl!” [Buhari rivayet etti]

Hasta namazının hükümlerinden

1. Eğer hasta olan bir kimse oturarak namaz kılarsa ve secdeye gücü varsa kendisine secde etmesi vacip olur.

2. Eğer hasta olan bir kimse oturarak namaz kılar ve secdeye gücü yetmezse bedeniyle ruku ve secde eder.

Secde yaparken rukuda daha fazla eğilir. Şayet bedeniyle gücü yoksa başıyla işaret ederek ruku ve secdeyi yapar. Aynı şekilde sırt üstü namaz kılarsa başıyla işaret eder.

3. Hasta olan kimse abdest almak zor geliyorsa veya namazları vakitlerde kılmaya abdest zor geliyorsa öğle ile ikindi akşam ile yatsı namazını cem’ ederek kılar.

namazları cem’ ederken birinci ve ikinci vakitlerin istediği vakitte namazını cem’ eder.

4. Aklı yerinde olduğu sürece hasta olan kimseden namaz sakıt olmaz. Hasta olan kimsenin namazı terk etmesi uygun olmaz. Namazın edasına çaba göstermesi gerekir.

5. Eğer hasta bayılıyor ve günlerce baygın kalıyorsa ve daha sonra ayılıyorsa, ayıldığı vakit gücü nispetinde namazını eda eder.

Baygın olduğu vakitleri kaza etmesine gerek yoktur. Ancak baygınlığı bir veya iki gün ise o zaman geçirdiği vakitleri kaza eder.

Okumak
Tekbir
Ruku
Secde etmek

2- Yolcunun namazı

Yolcu olan birinin dört rekatlı namazlarını (öğle, ikindi ve yatsı) iki rekat olarak kılar.

nitekim Allah şöyle buyurmaktadır: «Yeryüzünde sefere çıktığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızdan ötürü size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.» (Nisa:101).

Enes bin Malik (radıyellahu anh) rivayetinde şöyle demektedir: “Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) ile birlikte Medine’den Mekke’ye doğru yola çıktık. Bu yolculukta Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) dönünceye kadar ikişer rekat olan kıldırdı.” [Nesai rivayet etti]

Yolculuktan maksat

İnsanların yolculuk diye tanımladıkları her yolculuk sefer diye bilinir. Bu yolculukta namaz kısaltılır.

Namazı kısaltmak

1. Namazda kasr; yolcunun yerleştiği yerleşim yerlerinden ayrıldığında başlar. İkamet ettiği yerde namaz kısaltmak caiz değildir.

Zira Peygamer (sallallahu aleyhi vesellem) ikamet ettiği yerde namazı kısalttığı sabit değildir.

2. Yolcu olan kimse bir şehre gider ve dört gün kalmak isterse, namazını tam kılar. eğer ikamete dört günden az niyet ederse namazı kısaltması caizdir.

Şayet ikamete niyet etmezse ve işi bitince dönecek olursa dönünceye kadar namazı kısaltmak caiz olur. Kalma süresi dört günden fazla olsa dahi hüküm aynıdır.

3. Mukim olan imama tabi olan bir seferi namazını tam kılar, imamla birlikte bir rekat kılsa dahi namazını tam kılar.

4. Mukim olan biri yolcu olan bir imamın arkasında namaz kılarsa namazını tamamlamak kendisine vacip olur.

Namazı cem’ etmek

1. Hasta ve yolcu olan bir kimse için hangi vakitte olursa olsun öğle ve ikindi namazını cem’etmek caiz olur.

Hangi vakitte olursa olsun Akşam ve yatsı arasında cem’ etmek caizdir. Birinci vakitte cem’ yaparsa cem’ takdim olur. İkinci vakitte cem’ ederse cem’ tehir olur.

2. Zorluk ve meşekkat doğuracak bir nedenden dolayı mescidte namaz kılan kimse cem’ yapabilir. Ancak kadınlar gibi evinde namaz kılan kimseye cem’ etmek için ruhsat verilmemiştir.

3. Namaz kısaltma ile cem’in bir arada olması şart değildir. Cem’ eder ve sonra kısaltır veya cem’ eder ve mukim olarak kılar.

Yolcunun araçta namaz kılma şekli

1- Eğer namaz nefile ise

Araçta özürlü ve sağlıklı olan biri için namaz kılmak sahih olur. Zira “Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) nafile namazını bineğin üzerinde kılar ve bineği istediği yöne dönerdi.” [Buhari rivayet etti]

2- Eğer namaz farz ise

Yere inmek mümkün değilse veya binmeye gücü yoksa veya düşmandan korkuyorsa bineğin üzerinde namaz kılması sahih olur.

Bunun bir kaç hali bulunmaktadır. Bunlar şunlardır:

1. Kıbleye yönelip ruku ve secde yapmaya imkan varsa; gemide olan bir kimsenin misali gibi. Böyle bir durumda namazı alışılan şekilde kılması gerekli olur.

2. Kıbleye yönelip ruku ve secde yapmaya imka yoksa; kendisine iftitah tekbirinde kıbleye yönelir daha sonra aracın yöneldiği gibi namazına devam eder. Secde ve rukuya ima ile yapar.

3- Korku namazı

Hazırda ve seferde, mubah olan savaşta korku namazı meşru olur. Meşru olduğuna delil olarak kitap ve sünettir.

1. Kitaptan delili: «(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar.» (Nisa:102)

2. Sünnetten delili: Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ashabıyla birlikte kıldı ve sahabe de Peygamberden sonra kılmışlardır.

Korku namazının kılınış şekli

Rekat sayısının korkuya etkisi yoktur. Hazırda ise olduğu gibi kılınır. Seferde oldğunda da kısaltarak namaz kılınır.

İhtilaf olan kılınışıdır. Kılınışı ile sayısız rivayetler varid olmuştur. Hepsi de caizdir.

Korku bu namaz için gereklidir. İki şeyden yoksun olmaz:

Birinci durum: düşmanın saldırmasından kaynaklanan korku

Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) den rivayet edildiğine göre, korku namazının kılınışı şöyledir.

En meşhur rivayet, Sehl bin Ebi Hasme’nin naklidir. O da şudur: İmam, namaz kılacakları iki saffa ayırır da onlara namaz kıldırır: Her iki saf da imamın arkasında yerlerini alırlar.

İmam secde edince bir saf imamla birlikte eğilip onunla iki secdeyi ifa eder; diğer saf ayakta düşmana karşı durur. O saf imamla birlikte secdeden kalkınca imamla birlikte ayakta dururlar, diğer saf secdeleri yerine getirir ve kalkıp onlara lahik olurlar.

İlk gözetlemede bulunan saf ikinci rek’atte imamla birlikte secdeye varıp onları yerine getirirken, diğer saf ayakta gözetlemede bulunur.

İmam teşehhüde oturunca, gözetlemede olan saf secdeye eğilir ve iki secdeyi yaptıktan sonra imama yetişip onlar da teşehhüde otururlar ve hep birlikte teşehhüdü yerine getirip selam verirler.

Bu kılınış şekli; namaz yolculukta olursa veya hazırda sabah namazında olursa geçerlidir.[Buhari rivayet etti]

Fakat namaz hazırda meydana gelirse veya akşam namazında olursa; birinci grupla birlikte iki rekat namaz kılar daha sonra ayrılmayı niyet eder. Cemaat kendi başına namazı tamamlar ve selam verir.

Daha sonra birinci grup gider ve ikinci grup gelir. İkinci grupla birlikte kalan namazı tamamlar ve son oturuşa oturduğunda ayrılır. Kendi başlarına namazları tamamlarlar ve son oturuşa oturur ve selam verir.

İkinci durum: Korkunun şiddetlenmesi ve rivayet edilen namazı kılmak mümkün olmayınca:

Böyle durumlarda yerde ve binek üzerine imkan olursa kıbleye yönelerek namazlarını kılarlar. Mümkün değilse herhangi bir yöne de olur.

Bu konuyla alakalı rivayetinde; “Şiddetli bir korku varsa, ayakta veya binerek namaz kılınır. Kıbleye veya başka bir yöne yönelir.” [Buhari rivayet etti]

Ruku ve sucudta ima ile işaret edilir. Tankta ve uçağında ise duruma göre hareket eder. Savaşın kızışması ve şiddetli çarpışma misali.

Bunun delili Allah şöyle buyurmuştur: «Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın.» (Bakara: 239)

Uçakta namaz kılmakta
Gemide namaz kılmakta
Tankta namaz kılmakta
Dini kolaylaştırma:
İslam şeriatının ayrıcalıklı güzelliklerinden en önemlisi; bağışlama, kolaylık, özrün kalkmasıdır. Bu kural şeriaatte genel anlamdadır. “Zorluk kolaylığı getirir.”
02-013.jpg


Tags: